Zübeyir’in dilinden RİSALE-İ NUR ve Bediüzzaman yorumları

alt

Sıddıkıyet makamının zamanımızdaki temsilcisi olan Zübeyir Gündüzalp’’in vefatının 43. Yılı münasebetiyle, Afyon mahkemesindeki müdafaasından yararlanarak hayali yapılan bir röportajdır. Zübeyrî çizgide gitme amacında olan Yeni Asya okuyucularına bir hatırlatmaya vesile olması dileği ile takdim olunur.

Risale-i Nur hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Risale-i Nur’un kıymetini kırk elli sayfalık bir formada belirtmeye çalışmıştım. Methettim diyemem; çünkü kâinatın güneşi ve aklı olan ve bin üç yüz küsur seneden beri beşeriyeti tenvir ve irşad eden Kur’ân-ı Hakîmin hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur’un, değil bütün külliyatını, belki bir cüz’ünü bile senâ etmeye muktedir değilim.

Harikulâde ve fevkalâde bir şekilde telif edildiği ilmî şahsiyetler tarafından tasdik edilen, ve bozulan bir cemiyeti ıslâh etmek kudretini hâiz olan ve yirminci asırdaki insanlara rehber olup dalâletten ve materyalizmin, maddiyyunluğun ve tabiatperestliğin sürüklediği sefahet ve koyu fikir karanlığından kurtaran ve beşeriyete ebedî saadet ve selâmet çığırlarını Kur’ân-ı Hakîmin feyziyle açan ve nuruyla âşikâr bir şekilde gösteren bir eserdir Risale-i Nur Külliyatı. Otuz üç Âyât-ı Kur’âniye ve Hazret-i Ali (ra) ve Abdülkadir-i Geylâni (ra) Hazretleri, Risale-i Nur’un telif edilip bu asırdaki insanları irşad edeceğini gaybî bir surette bildirmişlerdir. Risale-i Nur’dan neşredilen kitaplar yani bu eser külliyatı hak ve hakikatı öğreten ve beşeriyeti ıslâh eden eserlerdir.

Risale-i Nur okuyanlarda ne gibi değişiklikler görülebilir?

Cevap: Risale-i Nur’un okuyucusu olan bir kimse, okuduğunu gizleyemez. Bilâkis, iftiharla, bilâpervâ söylemekten çekinmez. Zira çekingenliği icap ettirecek hiçbir cümlesi veya kelimesi yoktur. Risale-i Nur’u okuyan kimseler, bilhassa idrakli gençler, kuvvetli bir imana sahip oluyorlar. Sarsılmaz ve fedakâr bir dindar, bir vatanperver oluyorlar. Yıpranmaz bir imanın bulunduğu bir yere, menfî bir ideolojinin aşıladığı ahlâksızlık ve sefahat giremez.

Risale-i Nurları okumanızdaki esas saikler nelerdir?

Risale-i Nur eserlerinde hak ve hakikati görmüş, öğrenmiş ve inanmışız. Türk gençliği uyumuyor. Bu kahraman İslâm Türk milleti başka bir devletin boyunduruğu altına giremez. Fedakâr Müslüman gençliği, sahip olduğu tahkiki iman kuvvetiyle, vatanını sattırmaz. Dindar, cengâver Türk milleti ve imanlı, cesur Türk gençliği korkmaz. Onun içindir ki, bizi insanlık seviye ve seciyesinde en yüksek mertebelere çıkaran ve her sahadaki terakkiyatımızı sağlayan ve biz gençlere din, vatan ve millet aşkını aşılayarak uğrunda bütün mevcudiyetimizi feda ettirecek hakikî bir dinperver olarak bizleri yetiştiren Risale-i Nur eserlerini okuyoruz ve okuyacağız. Vatan ve millet ve bütün insanlıkça gayet azîm faydaları temin edecek olan bu çok nâfi eser külliyatını, eğer servetim olsaydı, neşrettirmek için hepsini sarf ederdim. Zira dinimin, vatan ve milletimin ebedî saadet ve selâmeti uğrunda bütün mevcudiyetimi feda etmeye hazırım.

Ruhumda büyük boşluğu ve kalbimdeki büyük ihtiyacı Risale-i Nur eserlerinin karşıladığını hissettim. İlmî ve imanî şüphelerden kurtaran aklî ve imanî ispatları onda buldum. Böylelikle vesveselerin verdiği sıkıntılardan kurtuldum. Bu hakikatlerden anladım ki, Risale-i Nur, bu asrın insanları olan bizler için yazdırılmıştır.

Risale-i Nur, size başka neler kazandırdı?

Ahlâk, edep ve terbiye gibi en yüksek meziyetlere sahip olabilmek için, kuvvetli bir imana sahip olmak lâzımdır. İman hakikatleri, Risale-i Nur’da gayet kuvvetli deliller ve açık misallerle anlatıldığı için, okudukça imanım kuvvetlenmiştir. Bu sayede dalâlete düşmekten, en yüksek medeniyet esaslarını câmi, hak ve hakikat olan dinimden dönüp kızıl ejderin hapı olmak felâketinden kurtuldum. Bunun içindir ki, okuyucularını birçok maddî ve mânevî felâketlerden kurtaran; ve bir üniversite mezunundan ziyade bir ilme sahip eden; İslâmiyet, vatan ve millet sevgisini aşılayan; Allah’a itaati, çalışkanlık ve merhameti öğreten Risale-i Nur’dan, kıymetini anlayan hiçbir fert, ne pahasına olursa olsun ayrılmaz. Bu riyâsız, has hürmet ve tâzim, hiçbir kimsenin kalbinden çıkartılamaz.

Verildiğiniz mahkemede savcı Risale-i Nur’ları “muzır eserler” diye tavsif etmiş, buna cevabınız ne olabilir?

Bu vicdansızlığı ve yalanı şiddetle protesto ediyorum. Ve benim de teşvikatta bulunduğum iddia ediliyor. Evet, bu doğrudur. Fakat, diğer iftirayı işiten bütün münevverlerin kalbleri sızlamış ve hatta ağlamış, dişleri gıcırdamıştır. Yirminci asır pozitif fikirlerin hükümran olduğu bir zamandır. Delilsiz, ispatsız şeylere inanılmıyor ve inanmıyoruz. Muzır eserler olduğunun ispatını isteriz.

Niçin ve hangi konuda mahkemeye verildiniz?

İftiraları yapan gizli düşmanların maksatlarından birisi de, Risale-i Nur okuyucularının, Kur’ân’a hizmet uğrunda Müslümanlık bağlarıyla birbirlerine görülmemiş bir şekilde sarılmış olarak tezahür eden ve bunlardan başka bir maksada mâtuf olmayan, sadece hürmet, şefkat ve sevgisinin ifadesi olan tesanüdünü kırmak ise, aldanıyorlar. Beyhude hiç uğraşmasınlar. Risale-i Nur’u okuyanların en gerisi, en âmîsi olan ben, onlara şöyle cevap veriyorum: Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz. Kâinatın kuvveti toplansa bizi yüksek Üstad Said Nursî’den ve Risale-i Nur’dan ve bizi bizden ayıramazlar. Zira biz Kur’ân’a hizmet ediyoruz ve edeceğiz. Ahiret hakikatine inandığımız için, manevî olan bu sevgi ve tesanüdümüzü elbette hiçbir kuvvet sökemeyecektir. Çünkü bütün Müslümanlar saadet-i ebediye makarrında toplanacaklardır.

Savcı iddianamesinde diyor ki: “Said Nursî eserleriyle üniversite gençlerini zehirlemiştir.”

Biz de buna mukabil deriz ki: “Eğer Risale-i Nur bir zehir ise, bizim bu zehirlere tonlarla, binlerce kilo ihtiyacımız vardır. Eğer çoklukla olduğu yeri biliyorsa, bize tayyarelerle sevk etsin.”

Biz Risale-i Nur Talebeleri, iman ve İslâmiyet hizmeti uğrunda zâlimlerin zulmüne mâruz kaldığımız vakit, hapishane köşelerinde veya darağaçlarında ölmeyi, istirahat döşeğindeki ölüme tercih ederiz. Görünüşü hürriyet, hakikati istibdad-ı mutlak olan bir esaret içinde yaşamaktansa, hizmet-i Kur’âniyemizden dolayı zulmen atıldığımız hapishanede şehid olmayı büyük bir lûtf-u İlâhî biliriz.

Nur Talebesi olduğunuz söyleniyor ne dersiniz?

Bediüzzaman Said Nursî gibi bir dahinin şakirdi/talebesi olmak liyakatini kendimde göremiyorum ama, eğer kendisi kabul buyururlarsa, iftiharla “Evet, Risale-i Nur şakirdiyim” derim. Böyle büyük bir üstadın eserlerinden müstefid olmayı lütuf buyuran Cenâb-ı Hakk’a hamd ve senâlar ederim. İman, İslâmiyet dersi alarak büyük faydalara nâiliyetime sebep olan bir üstada, bütün ruh-u canımla medyunum. Senelerden beri sıkıntılar içerisinde eser yazarak gençliğimizi komünizm yemi olmakla ebedî haps-i münferitliğe mahkûm edilmekten kurtaran bir müstakim Üstad için senelerce dünya hapsinde kalmaya hazırım.

Fakat bu işin sonunda büyük cezalar almak vardır?

Yirmi seneden beri milyonlarla insana din, iman, İslâmiyet, fazilet dersi veren ve onları dinsizlikten muhafaza eden Kur’ân tefsiri Risale-i Nur uğrunda idam edileceksem, sehpaya “Allah Allah, ya Resulallah” sadalarıyla koşarak gideceğim. Komünizme kapılıp dininden çıkan, ebedî felâketlere yuvarlanan ve vatan haini olarak kurşuna dizdirecek cürümlerden gençlerimizi koruyan Risale-i Nur uğrunda kurşunla öldürüleceksem, o kurşunlara çekinmeden göğsümü gereceğim. Üstadım Bediüzzaman için hançerlerle parçalanırsam etrafa sıçrayacak kanlarımın “Risale-i Nur, Risale-i Nur” yazmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Savcı tarafından, “Bediüzzaman’a olan hürmetin şekli diğer müfessirlerde görülmüyor” denilmektedir. Siz ne dersiniz?

Doğrudur. Hürmet ve tâzim büyüklük ve kemâlâtın derecesine, minnet ve şükran da elde edilen istifadenin miktarına göre olduğuna nazaran, Bediüzzaman’ın eserlerinden azîm faydalar elde ediliyor ki, ona olan tâzim ve minnettarlıklar da görülmemiş bir şekilde oluyor.

Yirminci asrın en büyük bir İslâm mütefekkiri ve müellifi olan Bediüzzaman’ı, komünist ve masonlar bizlere, bilhassa gençliğimize tanıtmamaya çalışmışlardır. Fakat uyanık Türk-İslâm milleti ve gençliği, o din kahramanı Üstadı tanımış, istifade etmiş ve ettirmiştir. İşte bunun içindir ki, Bediüzzaman’a karşı olan fevkalâde bağlılık ve itimat sarsılmayacaktır.

Bazı insanlar Risale-i Nurların dilinin anlaşılmaz olduğunu söylüyorlar?

Hayır, aksine, Risale-i Nur’daki âyetler, Kur’ân-ı Hakîmin en büyük mu’cizesi olan hususiyetleri kaybettirilmeden, büyük bir san’at ve maharetle Türkçemize tefsir edildiği için, Risale-i Nur’u kadın, erkek, memur ve esnaf, âlim ve filozof gibi her sınıf insan okuyup anlayabiliyor. Kendi istidatları nisbetinde gördükleri istifadeler karşısında ona bir kat daha sarılıyorlar. Liseliler, üniversiteliler, profesörler, doçentler, filozoflar okuyorlar. Bu münevver sınıflar, fevkalâde istifade ettikleri gibi, Risale-i Nur’un harikulâdeliğini ve telif san’atındaki üstünlüğünü tasdik edip hayretler içerisinde bütün külliyatı okumak iştiyakına sahip oluyorlar.

Zamanımızdaki inançsız gençler hakkında ne diyorsunuz?

Teessür ve ıztırap karşısında kalbden bir parça kopsaydı, “Bir genç dinsiz olmuş” haberi karşısında o kalbin atom zerrâtı adedince param parça olması lâzım gelir. İşte bu mahkemede vereceğiniz beraat kararı, İslâm gençliğinin, İslâm dünyasının bu dehşetli âfetten tesirli bir şekilde kurtulmasına sebep olacaktır. Ve beni Bediüzzaman ve onun eserlerine kopmaz bir bağla bağlayan sâikten biri de budur. Risale-i Nur’un serbestiyetine vereceğiniz beraat kararı, bütün Türk gençliğini ve bütün Müslümanları dinsizlik fecaatinden kurtaracaktır. Zira yüksek hakikatler hazinesi olan Risale-i Nur, şeksiz ve şüphesiz, elbette bir gün olup bütün dünya âleminde tanınacaktır. Dinsiz, komitelerin neşriyatlarının vesvese ve şüpheleri neticesinde gençliğin yıkılan imanlarını Risale-i Nur eserleri ispatçılıkla imar ediyor.
İşte gençliğimizin Risale-i Nur’a elektriklenmiş gibi sarılmalarının en ince sır ve hikmetlerinden bir tanesi de budur: Yeni harfle teksir edilebilen Asâ-yı Mûsâ eserini okuyan gençler, Kur’ân harfleriyle yazılmış mütebaki eserleri de okuyabilmek için kısa bir zamanda o yazıyı da öğreniyorlar. Bu şekilde birçok ilimlerin öğrenilmesine engel olan ve dinden imandan çıkarmak için telif edilen eserleri okumaya mecbur eden Kur’ân hattını bilmemek gibi büyük bir seddi de yıkmış oluyorlar. Bir milletin gençliği ne zaman Kur’ân ve ondan lemean eden ilimlerle teçhiz ve tahkim edilmişse, o vakit o millet terakkî ve teâlî etmeye başlamıştır. Gençlik, iman ve İslâmiyet ihtiyacıyla yanan ruhlarını Kur’ân tefsiri Risale-i Nur’un füyuzat ve envârıyla doldurmaya başlamıştır. Böylelikle tahkikî bir imana sahip olacak gençliğimiz dinsizliğe, komünistliğe karşı mücadele edip vatanlarını İslâm düşmanlarına asla sattırmayacaklardır. Bunun için, eğer komünistler mürekkep ve kâğıdı yok etmek imkânını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai olup, hakikat hazinesi olan Risale-i Nur’un neşri için, mümkün olsa derimizi kâğıt, kanımızı mürekkep yaptıracağız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*