Affetmek öfkeden vazgeçmektir

Neden, kime, neye bu öfkemiz?

Kendimizi kontrol edemeyip hırçınlaştığımızda neyin savaşını veriyoruz, neyi anlatmaya, neyi anlamaya çalışıyoruz?

Neyi yaşamaya uğraşıyoruz?

Neyin hesabını kimden soruyoruz, kime ödettiriyoruz?

Kimleri niye suçluyoruz?

Kendimizin ve seçimlerimin bunda hiç mi payı yok?

Ne kadarını biz seçiyoruz acılarımızın…

Neden aynı şeyleri, aynı yerlerde arıyoruz?

Bulamadıklarımızı neden aynı yerlerden, aynı kişilerden soruyoruz?

Ne çok soru var ve ne çok cevap, sınırlarımızın ve gücümüzün nerede başlayıp nerede bittiğini her zaman tam olarak bilemediğimiz süreçler yaşıyoruz. Hayallerimiz var, arzularımız ve isteklerimiz var. Bütün bunlar engellendiğinde ve istediğimiz gibi olmadığında öfkelenip kızıyoruz. Hırçınca tepkiler verip, bağırıyoruz. Hiç istemediğimiz, hatta söylerken bile pişmanlık duyduğumuz sözler sarf ediyoruz.

Çoğu zaman gösterdiğimiz tepkinin asıl olaydan kat kat daha büyük olduğunu bildiğimiz halde, öfke tepkisi bir salıverilince toparlamak da kolay olmuyor. O âna ve o tepkiyi verene kadar ki bütün aşamalar yavaşlatılarak tekrar gösterilse, eminim ki o öfkeyi hazırlayan birçok etkenin peşi sıra gelerek olumsuz sonucu hazırladığı fark edilecektir.

Tepkimiz çoğu zaman sebep olandan daha fazlasıdır. İnsan nefsi olumsuzlukları biriktirmek ve birleştirmek de oldukça mahirdir. Duyduğunu, gördüğüyle birleştirip, hayal gücünü ve korkularını da ekleyince kendi senaryolarının kurbanı bile olabilir. Kendi başına gelmemiş bir şeyde bile, yaşamışçasına kaygılanıp, muhtemel olanı zihninde gerçeğe çevirebilir. Yani aslında öfkelendiğimizde o an çok da bilincinde olmadığımız birçok şeyin etkisiyle bu tepkiyi veririz. Bu noktaya geldikten sonra geri dönüşte zordur.

Affetmek ise nefse ve onun alışkanlıklarına ağır gelir. Kalp affetmeyi sever ve bundan lezzet alır. Bilir ki, affetmek öfkeden vazgeçmektir. Affettiğinde öfkenden, kızgınlığından, kırgınlığından ve içini tüketen, ruhunu yoran her şeyden de vazgeçersin. Seni sağlıklı düşünmekten, yetişkin gibi davranmaktan alıkoyan, bütün büyüttüğün yönlerini geriye döndüren bu duygulardan da vazgeçmiş olursun. Affeden insan kendine ciddî bir iyilik yapmış olur. Duygularını, kalbini ve ruhunu korumuş, saklamış ve sakınmış olur.

Karşısındakinden çok kendine yönelik bir hediyedir affetmek…

Gün boyunca içindeki kızgınlığın seni yiyip bitirmesinden, düşüncelerini alt üst etmesinden ve zihnini yormasından kurtulursun. Peşi sıra gelen birçok olumsuz duyguya da set çekersin. Bazen küçücük bir olay, öfkeyle bir deve dönüşür, dev gibi bir hal alır. Kocaman bir toz bulutunun içinde kaybolmuş gibi hissedersin. Yaşadığın olay hayatın tamamı gibi gelmeye başlar. Yaşadığın ve yanında olan güzellikler görünmez olur. Tek bir olaya ve kişiye kilitlenip, yoğun öfke hissetmek, hayatın tamamını görememeye ve kaçırmaya yol açar. Yolunda giden, aksamadan devam eden, sevdiğin ve yanında olan diğer şeyleri de fark edemez olursun.

Öfke kendinden çalmaktır. Kendine kızmaktır, hep kendinden harcamaktır. İçinde güzel, iyi ve doğru ne varsa ondan harcarsın… Bu ise sermayeyi tüketmek gibidir. Üretmeden, yıllarca büyüttüklerini ve beslediklerini tüketirsin. Sevmeyi, vermeyi ve dinlemeyi öğrenmen kaç seneni aldı? Kaç sene sürdü beklemeyi öğrenmen, sabırlı olmaya çalışman?

Hepsi için verdiğin emek, öfkenle harcanır gider. Sen olduğun için, sevilerek yaratıldığın için içine konan bütün hücrelerin öfkenin altında ezilir, gider.

Gel bugün, içindeki bütün kızgınlığını ve kırgınlığını affediciliğin serin sularında yıka… İçindeki güzel duyguları öfkenin sisleriyle kirletme… Bırak nefes alsın kalbin… İntikamını basiretinle temizle… Yaşadıklarından öğrendiklerini kendine azık et, ama öfkeni yüreğinde besleme, onu sulayıp sulayıp büyütme ne olur…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*