Avrupa’dan nasıl görünüyoruz?

Son yazımızda bir yandan Medeniyetler İttifakı projesine destek veren ama öbür yandan ABD ve Avrupa’da düşman arama ve bulduğu düşmanları da çoğaltma yarışına giren “bizimkiler”i uyandırmaya çalıştık. “Ya perhiz yapmayın, ya da turşu yemeyin” dedik.

Bazıları uyanmakla yetinmedi, damarına basılmış gibi oldu.

Avrupa’ya toptancı biçimde ve düşman nazarıyla bakan o “damarcılar” için söylenecek sözümüz yok. “Allah basiret versin” demekle yetiniyoruz.

Ama Avrupa’da ayrıca bir vicdanî damarın da bulunduğuna inananlara sormamız lazım ve soruyoruz:

Avrupa’dan bakıldığında ülkemiz nasıl görünüyor?

Mesela buradan “…öcü” suçlaması sebebiyle kaçan Türk vatandaşları oralarda nasıl yaşıyorlar?

Türk kökenli Avrupalılar bu “kaçak”lara Türkiye devletinin veremediği cezayı verebilmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar mı?

Kendi kardeşini ve dindaşını ezalandırma ve cezalandırma yarışına giren bu ölçüsüz hamaset bezirganlarını Avrupa’nın vicdan sahibi âkil adamları görmüyor mu? Görüyorsa nasıl bakıyor?

Mesela düşününüz: Avrupa’nın bir şehrindeki bir cami derneğinin yönetim kurulu “…öcü” olduğuna hükmettiği kurucu üyelerini savunma dahi almadan bir çırpıda üyelikten atıyor olsun.

Üyelikten atılan bu “eski kardeş”ler derneğin kararını iptal ettirmek için mahkemeye gitmiş olsun.

Avrupalı hakim bu kararı kesin iptal eder. En azından usulsüzlük olduğu için…

“Haklı olabilirsin, ama vuracaksan da önce dinle” der.

Ama davayı görünce o olayın sosyolojisi hakkında ayrıca ne düşünür o hakim?

Mesela “yargısız infaz”ın sadece Suriye’de ve Irak’ta görülmediğini ve sadece DAEŞ’in vb. mahareti olmadığını, sözde “demokrat ve medeni Türkiye”nin zehirli gazının taaa Avrupa’ya ulaştığını anlayınca ne düşünür?

Ya da mesela: Avrupa’daki bir cami derneğinin Kur’ân okuma yarışmasında her nasılsa dereceye giren minik yavruya, büyüyünce onun da annesi gibi “…öcü” olma ihtimaline binaen vebalı muamelesi yapıldığını ve ödülünü vermeye kimsenin yaklaşamadığını gören bir basın mensubu ne yapar?

Yirmi sene önce başı örtülü olduğu için birincilik kürsüsünden zorla indirilen kızlarımızı hatırlar mı? Hatırlatır mı köşesinde ya da kitaplarında? Ve okunur mu bir gün o köşeler, o kitaplar Türkiye’de de?

Elbet hamaset bezirganlarının elinde göremeyeceğiz o kitapları. Ama güneş balçıkla sıvanmaz ki?

Ve vicdanlı Avrupa’lı dostlarımız soruyorlar: İttihadınıza muhtacız. Neden birbirinize düştünüz?

Var mı cevabı olan?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*