Bir hicret daha bitti Okuma programları maddî-manevî hicret gibi

alt

Bir okuma programı daha bitti.
Bir hicret daha bitti.
Maddî ve manevî sıcaklardan, ateşlerden, helâket ve felâketlerden, dünyevî dert ve tasalardan bir kaçış daha gerçekleşti.
Alışkanlıklarımızı terk etmek kolay olmadı, ama iki, üç gün geçince alıştık.
Sevdik haramlardan kaçışı; laubaliliklerden, boş zamanlar yaşamaktan kaçışı sevdik.
Cennet neşesi antrenmanlarına katıldık.
Cehennemden kaçış koşuları gerçekleştirdik.
Anneyi, babayı, kardeşi, akrabayı, sevdiklerimizi geride bırakıp ötelere gittik.
Gurbet yolculukları yaptık.
Arkamızdan ağlayanlar oldu.

Gittiğimiz yere kavuşunca ağlayanlar oldu.
Gidenlerle yaşayınca ağlayanlar oldu.
Zaman zaman zor geldi ayrılık.
Zaman zaman, ‘İyi ki de ayrıldık’ dedik.
Ve biz bu işi sevdik.
***
On iki, on üç yılı bulan bir zamandır eğitim öğretim dönemlerinin sonlarında on günlük bir okuma programı yapıyoruz.
Rize, İnegöl, Yalova, Çanakkale, Uludağ gibi il ve ilçelerimiz şu ana kadar okuma programları yaptığımız yerler oldu.
Onlarca gencimiz, bir takım tatlı duygular yaşadılar.

Sevdiklerinden, alışkanlıklarından, özel ilgilerinden, nefsî heveslerinden ayrılmanın ne demek olduğunu hissettiler.

Aslında bir cenneti kazanma antrenmanı yaptılar.
Peygamberimizi (asm) özel tanıma çabası içinde oldular.
Bazı duyguların yaşanması için adeta yeniden doğdular.
İşte şimdi de on günlük bir programın sonuna geldik.

Eğitimci kadromuz; bendeniz Sebahattin Yaşar, öğretmenlerimiz Mehmet Şükrü Güler, Mehmet Said Küçükçopur ve aşçımız Mahmut Şelek kardeşlerimizle yeni bir program gerçekleştirdik.

Yirmi liseli ve hazırlık öğrencisi gencimizle Bursa-Uludağ-Süleymaniye Köyü’nde yedi günümüz geçti.
Ev sahibimiz Faruk Atasayar Ağabeyimizin kalbi neredeyse hergün bizimle birlikte attı.
Bir anne baba şefkatiyle bütün ihtiyaçlarımız bir bir karşılandı.
Bursa cemaatimiz, bir değil yirmi evlâdını on gün boyunca ağırladı.
Maddî ihtiyaçlarımız kadar, manevî ihtiyaçlarımız da bir bir yerine getirildi.

Sabah namazı sonrasında Bursa Ulucami hatırası adeta ruh dünyamıza kazındı. Kendi manevî zenginliğimizin farkına vardık. Kendimize geldik. Kendimizi, kültürümüzü sevdik.

Ramazan Hocamızın çalışmış olduğu Ulucami anlatımı dersi gerçekten harikaydı.

Süleymaniye Köyü yirmi gencin hayatına çok şeyler kattı. Yirmi genç yıllar sonra Süleymaniye Köyünden aldıkları nuru hayatlarında daha ciddî hissedecekler.

Köylerin, imkânların bu tür bir maddenin manaya dönüşümü içinde olması ne muhteşem bir şeydir.

Bursa’nın, manevî hizmetlere severek, bilerek katkılarını gördük. Gençlere özel ilgilerini gördük.

Unutulmaz hatıralar edindik.

Azametli dağlarda; yemyeşil ağaçların arasında; erik, kiraz, elma meyveleri ziyafetinde; sisler perdesi içinde; kuşların, böceklerin, rüzgârın İlâhî musıkîsi eşliğinde tarifi imkânsız günler geçirdik.

Temmuz sıcağında, serin zamanlar geçirdik.
Havuz safası, futbol müsabakası, kültür gezisi ve daha neler neler…
Biz bu işi sevdik.

Elbette zaman zaman gençler hata antrenmanları yaptılar. Ama güzel olan şu ki, hatadan geri dönme, özür dileme konusundaki imtihanlardan da başarı ile geçtiler.

Emin olabilirsiniz ki, şeytan bu on günlük süreçte kahroldu.
Şeytan bu hicrette kahroldu, yokoldu.
***
Pek çok meşguliyetlere rağmen, pek çok iş güçlere rağmen, tatil beklentilerine rağmen, özel işlere, dinlenme ihtiyaçlarına rağmen programa iştirak eden, yirmi gencin derdiyle dertlenen ve ciddî emekleri geçen eğitimci arkadaşlarımı gerçekten yürekten tebrik ediyorum.

Şu an bu satırları yazarken göz yaşları içerisindeyim.
Yirmi gencimden ayrılıyor olmanın tedirginliği içindeyim.
Taa uzaklara hazırlanıyor olmanın hazzı, huzuru içerisindeyim.
Bir hicretten başka hicretlere giriyor olmanın ifadesi güç tadı içerisindeyim.
Parmaklarım tir tir titriyor tuşlara dokunurken.
Bir şeyler oluyor buralarda, çok güzel şeyler oluyor buralarda.
Okuma programları, bizi başka âlemlere götürüyor.
Okuma programları bizi yeni yeni hicretlere dâvet ediyor.
Gerçekten gelin hicret edelim.

Huzura, okumaya, düşünmeye, haramları terke, helâle, sevgiye… Aslında Cennete gidiyoruz.

Sanki Mekke’den Medine’ye hicret ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*