Bu “his!” büyük hizmet görecek

Bazı kavramlar özellikle bazı şahsiyetlerle bütünleşmiştir. Mesela; Sıddıkiyet dediğimizde aklımıza Hz. Ebubekir, adalet dediğimizde Hz. Ömer, Haya dediğimizde Hz. Osman ve ilim dediğimizde Hz. Ali aklımıza gelir. Benzer kavramları Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin de talebeleri için değerlendirmek mümkündür. Bu yazımızda “ihlas” dediğimizde aklımıza ilk gelen talebesi, Şehit Hafız Ali ağabeyi hayırla yâd ederken, Barla Lahikasında geçen ilgili pasajı okuyarak hissemizi almaya gayret göstereceğiz:

“Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telâkkî ediyorum. Siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Adeta, herbiriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz. Kardeşlerimizden İslâm Köylü Hâfız Ali Efendi, kendine rakip olacak diğer bir kardeşimiz hakkında gösterdiği hiss-i uhuvveti, çok kıymettar gördüğüm için size beyan ediyorum:

O zât yanıma geldi; ötekinin hattı, kendisinin hattından iyi olduğunu söyledim. “O daha çok hizmet eder” dedim. Baktım ki, Hâfız Ali kemâl-i samimiyet ve ihlâsla, onun tefevvukuyla iftihar etti, telezzüz eyledi. Hem Üstadının nazar-ı muhabbetini celb ettiği için memnun oldu. Onun kalbine dikkat ettim, gösteriş değil, samimî olduğunu hissettim. Cenâb-ı Allah’a şükrettim ki, kardeşlerim içinde bu âli hissi taşıyanlar var. İnşaallah bu his büyük hizmet görecek. Elhamdü lillâh, yavaş yavaş o his bu civarımızdaki kardeşlere sirayet ediyor.” (Barla Lahikası, s. 209-210)

Üstad hazretleri çok mühim bir ihtarla başlıyor: “Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız” Bu cümleyi okuduğumda zina ile ilgili ayet aklımıza geldi. Nasıl ki Kuran’da zina etmeyin denilmiyor, zinaya yaklaşmayın diye belirtiliyor. Aynen öyle de Üstad tenkit etmeyin yerine tenkit kapısını açmayın ifadesini kullanıyor. Yani, bırakın tenkit etmeyi, o kapıyı açacak en küçük bir hareket, söz ve eylemden dahi uzak kalmamız gerektiğini “sakın” diyerek en güçlü bir biçimde ihtar ediyor.

Peki bu “tenkit” hissiyatı fıtratımızda var olduğuna göre ne yapmalıyız ve nerede kullanmalıyız? Cevap gecikmeden geliyor: “Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var.” Üstad Hazretleri, tenkitin kullanım yerini göstererek en temel risale kaidelerinden birini nazara veriyor : “Hayra çevirmek.” İhtilaf, zaruret, cehalet gibi düşmanların tamamı “hariç dairelerdir” ve tenkit etmekte beis olmadığı gibi ciddi yararının olduğu aşikârdır.

Düşmanlarımıza tenkit nazarıyla bakmamız gerektiğini anladık. Peki, kardeşlerimize hangi nazarla bakmamız gerekiyor? Bu nazarla bakmak için nelere ihtiyaç duyarız? şeklindeki uzayan sorulara Üstad hazretleri şu şekilde cevap veriyor: “Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimimdir telakki ediyorum. Siz de üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız.”

Düşmana tenkit, dosta iftihar nazarı gerekir. Tenkit ve iftihar o kadar ehemmiyetlidir ki İhlas risalesinin dört düsturundan ikisini oluşturur:

İkinci düsturunuz:

Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir. (Lem’alar, s. 391)

Dördüncü düsturunuz:

Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir. (Lem’alar, s. 395)

Bu düsturları yaşamak içinde “ben” değil “biz” hissiyatıyla hareket etmemiz icap eder. Zira çağın hastalığı enaniyettir. “Bahtiyar odur ki bir buz parçası nevindeki enaniyetine ve şahsiyetini o havuz içine atıp eritendir” ikazı mevzumuzun anlaşılması için çok kıymettardır. Şahıs yerine şahsı manevi her zaman daha emniyetli bir şekilde daha uzun mesafe kat etmemizi sağlar. Tam bu noktada “Adeta, herbiriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz.” cümlesi büyük bir müjde niteliğini taşır. Bu sebeptendir ki, iman ve Kur’an hizmetinde kim ne iş yapıyorsa ortak bir havuzda bütün ecirlerin toplandığını düşünmemiz gerekiyor. Bu da o şahsı manevinin bütün azalarının bu faziletlerden istifade etmesi manasını taşıyor. Ne büyük bir müjde değil mi? Milyonlarca Risale-i nur talebesinin sevabına ortak olmak…

Üstad Hazretleri “Kardeşlerimizden İslâm Köylü Hâfız Ali Efendi, kendine rakip olacak diğer bir kardeşimiz hakkında gösterdiği hiss-i uhuvveti, çok kıymettar gördüğüm için size beyan ediyorum” diyerek yaşanmış bir vakıa üzerinden esaslı bir ders almamıza vesile oluyor. Cümle cümle anlamaya çalışalım:

“O zât yanıma geldi; ötekinin hattı, kendisinin hattından iyi olduğunu söyledim.” O zattan kasıt Hafız Ali abi ve öteki olarak ifade edilen Hüsrev abidir. Empati yapmaya çalışalım. Kendimizden daha sonra hizmete giren bir kardeşimiz bizden hattının daha iyi olduğunu bizzat Üstad Hazretlerinden işitiyoruz. Ne hissederdik? Nasıl bir ruh haline bürünürdük? Üstelik değerlendirmesi bununla da sınırlı değil. Peşi sıra bir cümle daha ekliyor: “O daha çok hizmet eder” dedim.”

Daha sonra hizmete girmesi, hattının iyi olması ve daha iyi hizmet ettiğinin bizzat Üstad Hazretleri tarafından söylenmesi Hafız Ali abi de uyandırdığı tesiri bizzat Üstattan dinleyelim: “Baktım ki, Hâfız Ali kemâl-i samimiyet ve ihlâsla, onun tefevvukuyla iftihar etti, telezzüz eyledi. Hem Üstadının nazar-ı muhabbetini celb ettiği için memnun oldu.”

Hepimizin gıptayla bakması gereken hasletler: “kemâl-i samimiyet, ihlâs, iftihar ve telezzüz.” Hafız Ali abi mezkûr hasletlerde, öyle derinlik kazanmış ki Üstadın Hüsrev abiye olan muhabbeti, onu da ziyadesiyle memnun etmiştir. İhlas risalesinde geçen “Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz.” (Lem’alar, s. 394) talimatının harfi harfi uygunlandığını müşahade ediyoruz.

Şeytan bu noktada aklımıza şöyle bir vesvese fısıldayabilir: Dışarıdan bakıldığında davranışlar çok samimi gelebilir. İç dünyası da öyle midir? Bu vesveseye şu şekilde cevap vererek yolu kapatıyor: “Onun kalbine dikkat ettim, gösteriş değil, samimî olduğunu hissettim.” Üstad, adeta Hafız Ali abimizin iç dünyasının röntgenini çekiyor, netice itibariyle içi ve dışı arasında herhangi bir fark olmadığını belirtiyor.

Peki bu vakıayı Üstad Hazretleri nasıl yorumlamıştır? Neler düşünmüştür? Bu nazar bizim için ciddi bir ders ve ibret levhası hükmündedir: “Cenâb-ı Allah’a şükrettim ki, kardeşlerim içinde bu âli hissi taşıyanlar var.” Hafız Ali abimizin ihlâsı ve hissiyatına ancak şükürle mukabele edilir ve Üstad da şükrünü eda etmiştir.

Rakip olursak, ihtilafa düşersek “hiç” oluyoruz. Kardeş olursak Rabbimizin izin ve inayetiyle aşamayacağımız engel, yapılmayacak hizmet olmadığını görüyoruz. Samimi bir şekilde iman ve Kur’an hizmetinin bir parçası olmak istiyorsak; hizmetten önce bu hissiyatımızı geliştirmemiz gerekir. Merhum Said Özdemir abi Üstad’dan şu hatırayı naklediyor: “Kardeşim! Artık siz hizmeti düşünmeyin, Risale-i Nur kendisi tevessü eder. Siz aranızdaki uhuvveti, tesanüdü, muhabbeti muhafaza edin…”(Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor 1. cilt, s. 306)

Gerek ferdi gerekse içtimai hayatta yaşadığımız sorunları düşününce bu tespitin ne kadar doğru olduğunu anlıyoruz. Gerçekten birbirimizi Allah rızası için seversek, kardeş olursak, dayanışma içinde omuz omuza verirsek yani “biz” olursak iki cihanda da aziz oluyoruz. Aksi takdirde ne olabileceği ve olduğunu şu an ki İslam aleminin vaziyet-i halinden anlayabiliyoruz.

Üstad hazretleri bu hissin ne kadar ehemmiyetli olduğunu ifade ederek aynı zamanda bize müjde veriyor: “İnşaallah bu his büyük hizmet görecek. Elhamdülillâh, yavaş yavaş o his bu civarımızdaki kardeşlere sirayet ediyor.” Rabbim cümlemize bu hissi hakkıyla yaşamayı ihsan eylesin inşaAllah!…

Not: Konunun detayını, Euronur.tv ve Yeni Asya sitelerinde yayınlanan “Alem-i İslam’ın Üstad’a ihtiyacı var. Ömrümü O’na bağışla” adlı video dersimizi izleyebilirsiniz.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Allah razı olsun Cenk Ağabeyim.. Yazınızdan istifade ettik. Sondaki duanıza binler âmin..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*