Cazibedar fitne ile tesettür imtihanı

Geçen hafta feminist hanımlar toplu taşıma araçlarında yaşanan tacize karşı bir kampanya düzenlediler. Kampanyanın adı: “Bacaklarını topla”. Medyada geniş yer bulan bu kampanyada kadınlar toplu taşımada kendilerini yok sayan erkek hallerine karşı “Bacaklarını topla. Yerimi işgal etme!” diyor.

Sosyal medyada ise kampanya #bacaginitopla #yerimisgaletme cümleleriyle paylaşılıyor.

Medyadan takip edebildiğimiz kadarıyla Brezilya, Japonya, Rusya gibi ülkeler metrolarda, tren vagonlarında kadınlara ayrılmış özel bölümler sayesinde çıkabilecek problemleri halletmişler. Bakalım feminist hanımlar ülkemizde problemi nasıl çözecekler?

Taciz probleminin geçmiş yıllarda olduğu gibi “mor iğne” uygulamalarıyla ya da “bacağını topla” kampanyalarıyla çözüleceğini sanmıyoruz.

Nefsimiz ve müşahedelerimizin tasdikiyle bu konudaki tek çözüm: Kur’ân’daki tesettür emri.

ZİNAYA YAKLAŞMAYIN!

Kadının da erkeğin de dikkat etmesi gereken bu fıtrî emr-i İlâhi’ye riayet edilmediği için ne yazık ki taciz problemlerine kapı açılıyor!

Kur’ân-ı Kerîm’de İsra Sûresinde “Zinaya yaklaşmayın!” emri bu açıdan çok ehemmiyetli. Rabbimiz doğrudan “Zina yapmayın” demek yerine “yaklaşmayın!” buyuruyor. Yani harama nazar etmek, harama el uzatmak, haramı istemek gibi fiillerin önü “Yaklaşmayın!” emri ile kesiliyor.

İman eden kadın ve erkeğin bir arada bulunduğu her mekânda bu emr-i İlâhî kulaklarımızda, yüreğimizde çınlamalı! Ama gördüğümüz o ki, insanoğlu zaaflarıyla imtihan ediliyor. Hiç ummadığımız mekânlarda içler acısı tablolar yaşanıyor. Bu imtihanın uç noktasını ise metropol şehirlerimizde açılan kampanya gösteriyor.

ÇETİN İMTİHANLAR

Bediüzzaman Hazretlerinin kırk kişiden ancak bir iki kişinin imanla kabre girdiğini söylediği bu dehşetli imtihan asrında başarılı olmanın tek şartı tahkiki imanı elde etmeye gayretiyle, bütün duygu ve lâtifelerimizin iman hakikatleri ile tatmin olmasına çalışmak…

Bizler insanlardan uzak köşelere çekilerek kendini kemale erdirmeye çalışanlardan değiliz. Sosyal hayatın içinde, gerektiğinde çalışan, alış verişini yapan, hastaneye, devlet dairesine giderek işini takip eden insanlarız. Dolayısıyla lisan-ı kal ile olmasa bile hal lisanımızla, hareketlerimiz, tavırlarımız, yürüyüşümüz, ses tonumuz hatta konuşmalarımızla İ’lâ-yı kelimetullah yaptığımızı unutmamalıyız!

Fitnelerin kol gezdiği günümüzde harama yaklaşmamak, çekinmek çok önemli bir salih amel ve kuvvetli bir takvayı gösteriyor. Hz. Ömer (ra) “Biz bir harama yaklaşmamak için kırk helâli terk ederiz” sözüyle bu çok önemli hakikate işaret ediyor.

İKİ KARDEŞ

Bu düstura dikkat ederek Peygamberimizin (asm) “İnsanların eziyetlerine katlanıp ibadetle meşgul olan bir mü’min, insanlardan uzaklaşıp zikirle meşgul olandan daha hayırlıdır” hadisini tefekküre ne dersiniz?

Bir halk hikâyesi olan iki kardeşin öyküsünü bilirsiniz. Biri dağda yapayalnız çobanlık yapmakta ve devamlı zikirle meşgul olmaktadır. Bir gün şehirdeki ayakkabıcı kardeşini bez torbaya doldurduğu süt hediyesiyle ziyarete gider. “Zavallı kardeşim günahların içinde kayboluyor!” düşüncesindedir. Kardeşi o sırada bir hanım müşterisi ile meşguldür. Çoban hanıma dikkatle nazar ettiğinde torbadaki süt de damlamaya başlar. Ayakkabıcı kardeş, çobana ve süt torbasına bakarak “Hoş geldin. Sefalar getirdin. Marifet dağda çobanlık yaparak ermekte değil. Şehirde insanlarla meşgulken kemal bulmakta” diyerek eliyle süt torbasını sıvazlar. Torbadaki süt artık damlamamaktadır.

HÜLÂSA
Helâket ve felâket asrının insanları olarak zaaflarımızla inceden inceye imtihan ediliyoruz. İman eden kadını ve erkeğiyle çok dikkatli olmamız gereken bir süreçteyiz. Cazibedar fitnenin aklı kaybettiren çekim alanından kurtulmanın tek çaresi ise: Haramdan çekinmek.
Bediüzzaman Hazretlerinin Kastamonu Lâhikası’nda yer alan takva ve amel-i salih esaslarına dair mektubu rehberimiz olsun!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*