İtibarsızlaştırma sözünü siz de çokça duyar oldunuz mu? Medyayı azıcık takib etseniz, kıymetli bir şeyi değersizleştirmekten yakınan bazı gariplerle karşılaşacaksınız… Elbetteki somut varlıkların kıymetlilerinden bahsetmiyoruz. Menfaat sağladıklarından, onlara mataryal bir değer verilmiştir. Kişiye sağladığı yarar ölçüsünde bir değere tabiidir, somut varlıklar.
Bahsetmek istediğim olay tamamen başka… Meselâ insanlar bir başka insana herhangi bir sıfatından dolayı kıymet veriyorlar. Bir de bakıyorsunuz ki, kişinin sahip olduğu değere karşı gizlice negatif bir kampanya başlatılmış. O değerin bir kıymet ifade etmediği çevreye telkin edilmiş, sonra da adam pattadan aşağıya düşürülmüş.
Toplumun değer yargıları daha çok soyuttur. Buna insanî değerler de diyebilirsiniz. Meselâ fazilet, iyilikseverlik, hoşgörü, kanaat, hürmet, tevazu, nezâket, temizlik, kibarlık, paylaşmak, güleryüzlülük ve dayanışma gibi daha çok sayabileceğimiz vasıfların hepsi soyuttur. Dindarlar bunlara manevî değerler de diyebilirler. Aslında bütün insanları ilgilendiren ortak değerlerdir. İşte bizdeki Liberallerle Avrupa´daki neoliberallerce; özgürlük, kişisel gelişim, bireysellik, özgüven ve otoritelere itiraz gibi masum görünen maskelerle; halkın veya milletlerin tüm değerlerine karşı bir savaş başlatılmıştır. Dinden, gelenekten, kültür ve tarihten gelmiş tüm mücerred değerlerin evvelâ sıradanlaşılmasına, sonra da değersizleştirilmesine başlanıyor.
Bunların bir çoğu millî değerlerdir: Askerlik, vatan, şehadet, bayrak, istiklâlmarşı, vatanın bölünmez bütünlüğü, cihad, kahramanlık, tarihî zaferler… Liberallerle yakın mesafede dikkatlice konuştuğunuzda, onların bu değerlere temelden karşı olduklarını göreceksiniz. Global vatandaş, ego merkezli fert ve ağızlarından düşürmedikleri insan onuru ile onlar karşı taarruza çoktan geçmişlerdir.
Liberallerin işi gücü birey merkezli ekonomidir. Bankacılara mabed gözüyle bakarlar. Kadına tapınırlar… Nikâhtan ve aileden nefret ederler. Çünkü hürriyetleri kısan şeylerdir. Çocuk yapmayı kadının hürriyet ve kariyerine ters görürler. Kadının örtünmesine kölelik kabul ettikleri halde, toplumda (islam toplumunda) büyük tepki toplamamak için başörtüsüne devlet dairesi ve ortaöğretim dışında kerhen evet derler. Bunların mabetleri tüketim merkezleri ile Arenalar gibi mekânlardır. Her inasanı haftada en az iki defa bu mabetlere sürüklemeye çalışırlar. En çok korktukları şey düşünce olduğundan, insanları düşünmekten uzaklaştırmanın yollarını ararlar. Bütün kitaplı dinlere karşıdırlar ve din fobisinin mimarları olan bu Liberallerin çok ilginç metodları vardır: Tüketimin kutsallığına inandıklarından, Batıdaki bazı büyük bankalar seve seve Liberallere hizmet ederler. Medya vasıtasıyla oluşturdukları moda dalgalarıyla geleneğin üzerinden tsunami gibi geçerler.
Bilhassa dindar aile ve çocuklarda meydana getirdikleri aşağılık kompleksleriyle, dinî değerleri onların elleriyle ti´ye alırlar. Meselâ AKER firmasının başörtüsünü imal ettiği ilk zamanlardaki reklâmlarını günümüzdekiyle karşılaştırınız. Bugünkü reklamlarda başörtüsüyle alay ediliyor. Başörtüsü başını değil, başka yerlerini süslemek için bir aksesuar olarak reklamlarda öne çıkar. Başörtüsüyle poz veren kadının resmi, dindar gençlere ağız suyu akıttırır. O reklamı gören tesettürlü Türk kızları adım adım tesettürden uzaklaşırlar.
Toplumun soyut değerlerini itibarsızlaştırırlarken, motive ettikleri ego ile; ilim, sanat, kültür, din ve gelenek büyüklerinin etkinliklerini bitirmeğe çalışırlar. Asil, karakterli, ahlâklı ve maharetli insanlar yerine, her yerde kullanılabilecekleri omurgasız, kaypak, fırıldak, kimliksiz, asaletsiz ve karakteri zayıf insanları önce çıkarırlar. İslam Toplumundaki Şeyhleri, kanaat cemaat büyüklerini ve önderlerini değersizleştirerek sembolik birer vitrin malzemesine çevirirler. O insanları zillet içinde maksatlarına kullanırlar. İsterseniz bu gözle islam toplumundaki cemaatleri, aşiretleri, sivil toplumun birimlerini ve yarı resmî cemiyetleri inceleyin… Çok ilginç ve üzüntü verecek şeylerle karşılaşacaksınız.
Dinî ritüellerle de çok alay edilerek, milletin dünyasında silikleştirirler. Kılınan namazlar, hacclar ve verilen zekâtlar gösteriş dolu ve ciddiyetten uzaktırlar. İnsanlarda ve bilhassa müslümanlarda örnek diyerek; hem kadında ve hem de erkekte ciddiyetsiz, silik, emniyetsiz ve pejmürde tipler oluştururlar. Erkeği, karakter olarak kadına, kadını da erkeğe yaklaştırma çalışmaları gözemlemlenir, Liberallerde…
Ama şunu da unutmayalım. Bunlar kendilerine Liberal, yeni hürriyetçi derken, yalnız kafalarındaki çerçeveli hürriyeti savunurlar. Meselâ; milletlerin bağımsızlığı, din ve vicdan hürriyetleri ile Temel insanî hürriyetler onların ajandalarında katiyyen yer alamaz. Her yeri meyhane yapma hürriyeti, uygunsuz kıyafetlerle cemiyette hayvanlar gibi sevişme hürriyeti, eşcinsellerin hürriyeti ile ülkede anarşi çıkarmak isteyenlerin hürriyeti Liberaller için en önde gelen hürriyetlerdir.
Sakın yanlış anlamayın… Hürriyetperverlik ile Liberalizm farklı şeylerdir. Bizdeki ahrarlık, bugünkü Liberalizm ile ilintili değil. Türkiye´deki Liberalizm daha çok Avrupa ve Amerika´daki neoliberalizme yakın olduğundan aralarına fazla bir fark koyamadık…
Tüm bunlara rağmen bir hata işlediysek afvola!…
Benzer konuda makaleler:
- Değersizleştirme mekanizması (2)
- Gençlerin geliştirdiği kimlik tepkileri
- Liberalizm her zaman hürriyetperverlik değildir
- Değersizleştirme mekanizması
- Narkoz mu, hipnoz mu?
- Değersizleştirme
- Şerler, gelişmenin lokomotifidir
- Sebebi bunlar
- Kötülüklerden korunmak için
- Günahların kalbe etkisi
MaşâAllah BarekÂllah
Kafalardaki dar kalıplara uygun hürriyeti benimseyenlerden değil
Hakiki Hürriyetçilerden Demokratlardan
Asr-ı Saadeti Yaşatan ve Yaşayanlardan eylesin Bizleri Mevlam..