Değersizleştirme mekanizması

Enâniyet, ego, ben merkezli, mânâ-yı ismiyle düşünme ve bakmanın bir ürünü olan değersizleştirme mekanizmasını Amerikan Psikiyatri Birliği, “Birey emosyonal çatışma ya da iç ve dış stres etkenlerine karşı, kendine veya başkalarına aşırı olumsuz değerler yükleyerek tepki verir”1 şeklinde tanımlar. Ene/ego, benlik bir ölçü olsun diye insana verilmiştir. Çünkü, insan küçük, basit, sonlu hisleriyle sonsuz olan yüce Yaratıcının isim ve sıfatlarını kavrayamaz.

Ene/benlik; Allah’ın sonsuz isim ve sıfatlarını kıyas edebilmek ve anlamak için verilmiş, vehmî bir durumdur. Ancak bu ene kâinatta dış gerçekliği olan bir şey değil, belki geometrideki farâzî çizgiler gibi itibarî bir şeydir. Bu araçla insan, Allah’ın isim, sıfat ve fiillerinin mahiyetini anlayabilir. Böyle bir araç verilmeseydi insanın “insan” olması, İlâhî sıfat ve isimleri anlaması mümkün olamazdı. Çünkü, mutlak ve her şeyi kapsayan bir şeyin sınırı olmadığı için ona bir sınır çizmek, bir sûret takdir etmek mümkün değildir, sınırlanamayan şeyin mahiyetinin anlaşılması ise mümkün olmaz. Karanlık olmadan sürekli aydınlığın mahiyeti anlaşılamadığı gibi, mukayese imkânı olmayan şeylerin anlaşılması da imkân haricidir. Cenâb-ı Hakk’ın isim ve sıfatları sınırsızdır. Bilinebilmeleri için farâzî bir çizginin, sınırın çekilmesi gerekir. Ene ilk aşamada kendinde farâzî (varsayımsal) bir rububiyet, kudret, ilim ve mülkiyet tevehhüm eder; “Buraya kadar benim, gerisi Allah’ın” der. Bu hatla ilim, kudret, rububiyet ve mülkiyet gibi kavramların mahiyetini hissetmeye başlar. Zamanla, bütün kâinatla beraber kendisinin de Allah’ın mülkü olduğunu anlayıp kendi ilmi, kudreti ve mülkiyeti için çizdiği farazî çizgileri de kaldırarak Allah’ın ilim, kudret ve mâlikiyetinin sınırsız olduğunu fark eder ve Allah’a “ilimle/bilerek” inanmaya başlar.2

Ancak, kimi ego/benlikler, kendinde bir varlık ve güç hissederek her şeyin mercii, kaynağı olduğunu vehmeder. Dolayısıyla herşeyi ben merkezli algılar ve değerler manzumesi de ben merkezli oluşur. Bu durumda kendisinden başka herşeyi değersizleştiren benlik; kendine, kendinin olana olduğundan kat kat fazla; kendinin olmayana ise, değerinin altında kıymet verir ve değersizleştirme mekanizması ortaya çıkar.

Değersizleştirme mekanizmasını etkisiz kılabilmenin yolu, öncelikle psikolojik dinamiklerini kavrayıp değerin ne olduğunu ve değeri kimin tayin etmesi gerektiğini tesbit etmektir. Varlığa mânâ-i harfi ile baktığımızda; Esmâ-i Hüsnâ olan Allah’ın en güzel isim ve sıfatlarının tecellilerine mazhar olduklarını, atomdan galaksilere kadar kâinat baştan ayağa sanat hârikası olduğu anlaşılır. Esmanın eşyaya yansımasıyla da değerlerini aldığını anlarız. Yâni, Esmâ, herbir varlığa tecelli etmesinden; eşya O’nun isimlerine ayna olmasından bir anlam ve değer kazanır. Eşya, Esmâ ile Allah’a nisbet edildiğinde değeri büyür, anlamı derinleşir. Ancak, benmerkezci bakış, Esmâ ile olan nisbeti keser ve Rabbânî sanatlar gizlenir; eşyanın değeri de maddî yönüyle sınırlı kalır. Yani, varlığı yüce Yaratıcısından, San’atkârından koparmak ve değersizleştirmek anlamına gelir.

Dipnotlar:

1- Yeni Asya, Enstitü Sayfası, 4.7.2003.

2- Sözler, s. 495.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*