Demokrat bal arıları

“Balarıları, yerleşmek için yeni kovan seçiminde, kendi aralarında oylama yapıyor. Balarılarının sosyal hayatlarını, 10 yılı aşkın bir süredir inceleyen Cornell University profesörü Thomas Seeley, balarıları arasındaki kararların, istişare ile çoğunluğa göre şekillendiğini vurguluyor.

Seeley, bu süreci: “Kurumlaşmış şirketlerin yönetimlerinden, çok daha karmaşık bir müzakereye dayanıyor” şeklindeki sözleriyle tanımlıyor.
Seeley ve University of California-Riverside profesörü Kirk Visscher, 10 bin balarısının, kovan seçimi istişarelerini, videoya çekerek inceledi. Deney kovanının yakınına, yeni ağaçlar koyan bilim adamları, balarılarının yeni kovan aramalarını sağladı. Uzmanlar, balarılarının mevcut kovanlarının kalabalıklaşması sonucunda, yeni bir kovan aramak üzere motive olduklarını gözlemledi.

Süreç şöyle işliyor: Kraliçe arı, kovandan, birkaç yüz arıyı, yeni bir yer bakmaları üzere görevlendiriyor. Keşif arıları, taramalarını yapıp kovana dönünce, özel bir dans yapıyorlar. Söz konusu dans sırasında, kâşif arılar, 8 şeklinde yürürken karınlarını titretiyorlar. Bir anlamda, bir sunum toplantısına benzetilen bu dansın, uzunluğu, kovandaki arılar tarafından, aday kovanın, fizikî özelliklerinin iyi olduğu şeklinde yorumlanıyor.

Bilim adamları, arıların tavrını son derece demokratik olarak niteliyor. Seeley: “Arıların kararı, kavgadan ziyade, uzlaşma ve karşılıklı taviz ilişkilerinin kollektif bir sonucudur. Arıların kovan seçimi, herkese açık bir forum; hiyerarşi ve merkeziyetçiliğin olmadığı; serbest fikirlerin çarpıştığı bir müzakere ortamı.”

Balarılarının, kendi aralarında aşırı fikirleri dengelediği ve bu sayede bir orta yol oluşturduğunu vurguluyor. Bu teze göre, balarıları arasında ‘temsili demokrasi’ ve ‘fikir özgürlüğü’ gibi kavramlardan söz edilebilir” diyor. (American Scientist, Mayıs-Haziran 2006.-yaklasansaat.com, çev. Gökben Coşkun, 25/04/07).

Cumhuriyet, halkın oyları ile seçtiği milletvekilleri ve onlardan oluşan hükümet tarafından yönetildiği bir yönetim şeklidir. Bu sistemde insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü esastır. Demokrasi ise, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir. İnsan hak ve hürriyetlerine saygı duyulan, kişilerin din, vicdan ve ibadet özgürlüklerinin kanunlarla teminat altına alındığı, toplumun kendi yöneticilerini kendi oyları ile belirlediği bir sistemdir. Demokraside siyasî ve hukukî eşitlik esastır.

Bediüzzaman Hazretleri cumhuriyeti, ‘demokratik cumhuriyet’ olarak tarif etmiş ve şöyle tanımlamıştır: “Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret (danışma) ve kanunda inhisar-ı kuvvetten (devlet gücünü kanunlar çerçevesinde kullanmak) ibarettir… Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdat (baskı, despotluk) tevzi olunmuş olur.” (Risâle-i Nur Külliyatı, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 65).

Yine 1935 Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki savunmasından bahsederken “Orada benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”

Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden; benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayat’ım ispat eder.

Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hali bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim.

Benden sordular, ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum.” demiştir. (Tarihçe-i Hayat, s. 66)

Bediüzzaman Hazretleri’nin bahsettiği olay, 1892 senesinde Tillo’nun yakınlarında bulunan Kubbe-i Hasiye’de gerçekleşmiştir. Yani balarılarının demokrat cumhuriyetçi olduklarının anlaşıldığı araştırmanın yapıldığı 2006 senesinden 114 yıl önce ve o tarihte henüz 14-15 yaşlarındadır. Yaklaşık bir asır öncesinden böyle bir keşifte bulunarak arı ve karınca milletlerine dikkat çekmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, Cumhuriyetçilikle ilgili savunmasının devamında “Hulefâ-i Râşidîn”in, yani ilk dört Halifenin sadece halife olmadıklarını, aynı zamanda her birisinin “Reis-i Cumhur,” yani “Cumhurbaşkanı” hükmünde olduğunu söylemiştir. Üstelik bu vasfın “mânâsız isim ve resim”den ibaret olmadığını, gerçek mânâda adalet ve hürriyeti içinde barındırdığını, birer dindar Cumhuriyetçi olduklarını ifade etmiştir.

Ne yazık ki, 2017 yılını yaşadığımız şu günlerde biz hâlâ ‘Demokratik Cumhuriyet’in mehasinini kendi insanlarımıza anlatıp kabul ettiremiyoruz.

Hüseyin Çetinsoy

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*