Fuat Sirmen, avukatlık ve cumhuriyet başsavcılığı gibi meslekleri icra etmiş, uzun yıllar da milletvekillik, bakanlık ve Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığı görevlerinde bulunmuş siyaset adamlarındandır. Şu anda CHP saflarında aktif siyasette bulunan Sefa Sirmen’in amcasıdır.
Fuat Sirmen 1899 yılında İstanbul’da doğdu. Çocukluk, fakülte öncesi hayatı ve Osmanlı Devleti için büyük sıkıntıların ve çöküşün yaşandığı yirminci yüzyılın başlarında neler yaptığı ile ilgili ayrıntılı bir bilgi yoktur.
TBMM web sitesinde Fuat Sirmen hakkındaki bilgiler daha çok 1924 yılından sonraki döneme aittir. Bu kayıtlarda ve diğer ansiklopedik bilgilerde; Fuat Sirmen’in Birinci Dünya Savaşı ve arkasından başlayan Kurtuluş Savaşı’nda nerelerde bulunduğu, neler yaptığı, savaşlara katılıp katılmadığı hakkında bilgiye rastlanmamaktadır. Bu bilgisizlik önemli bir açığı ortaya koymaktadır.
Fuat Sirmen, 1924 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Okulunu bitirdikten sonra bir süre Adalet Bakanlığı’nda çalıştı. Aynı bakanlık tarafından 1926 yılında Roma’ya gönderildi. Burada Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Akabinde doktora programına da devam ederek Hukuk Doktoru ünvanını da aldı. Roma’da bir süre daha eğitim amaçlı kalmaya devam etti. Bu süre zarfında İtalyan mahkemelerinde stajyer olarak bulundu.
İtalya’dan dönen Fuat Sirmen, daha önceden olduğu gibi yine Adalet Bakanlığı’nda çalışmaya devam etti. Bu çalışması 1935 yılına kadar devam etti. 1935 yılından itibaren uzun süre devam edecek olan milletvekilliği görevi başladı. Yine bilindiği gibi bu tarihlerde tek parti iktidarı olup, bu parti istediği kişiyi istediği yerden aday göstermekteydi. Fuat Sirmen’in de Erzurum’dan aday gösterilerek Meclise girmesi sağlandı. Erzurum’dan sonra 1950 yılına kadar üç dönem de Rize milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulundu. Şükrü Saraçoğlu, Şemsettin Günaltay kabineleri ve daha başka kabinelerde 1943 yılından 1950 yılına kadar Adalet Bakanlığı yaptı.
14 Mayıs 1950 yılından itibaren iktidara gelen Demokrat Parti dönemi boyunca Meclis dışında kaldı. Çünkü kendisi CHP saflarında bulunmaktaydı. Bu yıllarda serbest avukatlık yaptı. 1960 darbesi sonrasında tekrar aktif siyasete döndü. 1961 yılında Rize Milletvekili oldu. Aynı yıl içinde Meclis Başkanlığına seçildi (1 Kasım 1961). Bu makamda 22 Ekim 1965 tarihine kadar dört yıl kaldı. 1965 seçimlerinde ise İstanbul’dan aday gösterilerek milletvekili seçildi. 1969 yılından sonra aktif siyasetten ayrıldı. 1981 yılında seksen iki yaşında öldü.
Rize Milletvekili olarak görev yaparken Meclis kürsüsüne çıkmış ve “Milletvekillerinin yarısı aptaldır.” hakaretinde bulunmuştur. Sarf ettiği bu sözlere gelen tepkiler üzerine bir daha kürsüye çıkmış ve “Meclistekilerin yarısı akıllıdır.” demek suretiyle aynı mânâyı devam ettirmiştir.
Fuat Sirmen, 1949 yılındaki Adalet Bakanlığı sırasında gazete sahipleriyle bir toplantı yapar. Bu toplantıya Sedat Simavi adına Bahadır Dülger katılır. Bakan, tanışmak amacıyla teker teker konuklarına hangi kurumdan geldiklerini sorar ve aynı soruyu Bahadır Dülger’e de yöneltir. Dülger, “Hürriyet’ten geliyorum efendim.” diye cevap verir. Bunun üzerine Sirmen de, “Yani Yahudi sermayesiyle çıkan gazetedensiniz, öyle mi?” diye sorunca, “Evet” karşılığını alır. Daha sonra bu cevap Dülger’in işten atılmasına sebep olur. (Demirtaş Ceyhun’un, “Babıâli’nin Şu Son Kırk Yılı” adlı eserden alıntı/ http://www.gercekhayat.com/tum/301/kapakdosyasi.php).
Bediüzzaman ve Risâle-i Nur’a cephe alan ve her türlü baskıyı meşrû görenlerden birisi de Fuat Sirmen olmuştur. Uzun yıllar süren Adalet Bakanlığı döneminde Bediüzzaman aleyhinde muhtelif dâvâlar açılmış, haksız yere tutuklamalar yapılmış ve hapisler olmuştur. Fuat Sirmen, daha sonraki dönemde de menfi tavrını devam ettirmiş, Kur’ân’ın çok ehemmiyetli tefsirlerinden biri olan Zülfikar adlı eserin yasaklanması için girişimde bulunmuş ve bakanlar kuruluna bizzat şikâyette bulunmuştur. Bir iki ayetin tefsirine itiraz ederek eserin tamamen yasaklanmasını istemiştir. (Emirdağ Lâhikası, 1994, s. 269).
Kurtuluş Savaşı sonrasında geçmişte meydana gelen olayları ters yüz edip insanları karalamak çok sık yapılan eylemlerdendi. Özellikle tek parti döneminde bu tür karalamalar daha çok görülmekteydi. Bu tür iftiralara maruz kalanlardan birisi de Bediüzzaman olmuştur. Bediüzzaman, eskiden zararlı cemiyetlerle irtibatlı olduğu yalanı uydurularak karalanmaya çalışılmış ve bu karalamalar Meclis çatısı altında da tekrarlanmıştır. Meclisteki bu tartışmalar üzerine Adalet Bakanı Fuat Sirmen kürsüye çıkarak, Bediüzzaman Said Nursî’nin geçmişte hiçbir zararlı cemiyetle ilişkisi olmadığını resmen ilân etmek durumunda kalmıştır. Kamuoyunda “komünist” olarak telâkki edilen bir şahsın iddialara bu şekilde cevap vermesi daha büyük bir önem arz etmiştir
(https://www.saidnursi.de/tr/detay.php?index-id=377&isim=Said%20Nursi).
Benzer konuda makaleler:
- “Kürt Teâli” iftirası
- Recep Peker (1888-1950)
- Gelinen nokta
- Hilmi Uran (1886-1957)
- Halil Özyörük (1884-1960)
- Avrupa´nın ilk Tesettürlü Vekili
- Şükrü Saraçoğlu (1887-1953)
- Demokrat hukukçu Başgil’in fikirleri
- Ayasofya’yı açacak mısınız?
- Nurslu köylüler yeni kimliklerine kavuştular
İlk yorum yapan olun