Gecemizi aydınlatan kandil

Astronomi veya coğrafya kitabı olmayan Kur’ân-ı Kerîm’inde Cenâb_ı Hak, yarattığı çoğu mahlûkatından bahseder. Fakat onlardan bahsetmesi zatları hesabına değil, ne vecihle Allah’ın varlık ve birliğine şahitlik yapıyor, bunu ispatlamak içindir. Bu îtibarla, Kur’ân_ı Hakîm’in kâinattan bahsetmesi istidradî ve dolayısıyladır. Onun için teferruâta inmez ve fenciler gibi maddî bilgilere girmez.

54. sûre olan Kamer Sûresi de bu cümledendir. Her gece semâ yüzünü aydınlatan, geceleri yeryüzüne kandillik vazifesi yapan ve şairlerin şiirlerinde güzellik simgesi olan ay da Kur’ân_ı Kerim’de yer almıştır. Yasin Sûresinin 39. âyetinde meâlen “Aya gelince, onun için de menziller tayin ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya kadar incelir” buyurulmuştur.

Ay, dünyanın etrafında eş zamanlı olarak dönmektedir. Onun için her zaman aynı yüzü dünyaya dönüktür. İnce hilâl şeklinden başlayıp dolunay haline gelen ve sonra küçüle küçüle yeniden hilâl şekline bürünerek bize takvimcilik yapan ay, dünyamızın tek uydusudur. Dünya ile arasındaki mesafe, ortalama 384.000 km’dir. Ortalama çapı 3.474 kilometre, ortalama yarı çapı 1.737 kilometredir. Çekim gücü dünyanın altıda biri kadardır. Ay gündüzü 107 santigrat derece, gecesi –153 santigrat derecedir. Bu yüzden ayda canlıların yaşaması mümkün değildir. Dünyadakine benzer bir hayat ayda yoktur.

İnsanlık tarihi boyunca ay, şiirlere, hikâye ve romanlara konu olmuştur. İnsanlık, ayda hayat olup olmadığını hep merak etmiş ve oraya gitmek için heves etmiştir. Önce, hayâl edilen bu arzu için çalışılmaya başlanmış ve insansız bir uzay aracı olan Luna_2’yi Ruslar aya ulaştırmıştır. Ancak bu araç, aya çarparak inebilmiştir. Tarih 12 Eylül 1959 idi. Bu yarışa Amerikalılar da dahil oldu. Defalarca gönderilen Apollo uzay araçlarından Apollo_11 uzay aracı, ilk insanlı inişi gerçekleştirdi. Tarih 16 Temmuz 1969’du. Üç astronottan biri ve araç komutanı olan Neil Armstrong, 21 Temmuz 1969 tarihinde ayda yürüyen ilk insan oldu. Ayda, yeryüzündeki gibi hayat ve canlılar olmadığı fiilen görüldü. Bu olayı otuz dokuz sene önce haber veren Bediüzzaman Hazretleri “Şimdi sen dahi, ey katre içine giren hakîm feylesof! Şimdi senin katre_i fikrin dürbünüyle, felsefenin merdiveniyle tâ kamere (aya) kadar terakkî ettin, kamere girdin. Bak, kamer kendi zatında kesafetli, zulûmatlıdır. Ne ziyası var, ne hayatı. Senin sa’yin (çalışman) beyhude, ilmin faydasız gitti.” (24. Söz, s. 543) Gerçekten bütün çalışmaların neticesi bir torba taşla dönmek oldu. Kendi zatında ışığı olmayan ay, güneşten aldığı ışığı yansıtan bir ayna gibidir. Suyu ve atmosferi olmayan ay, çekim gücüyle denizlerdeki gel_git olaylarına vesile olduğu gibi, daha nice faydalı hizmetlerde istihdam edilmektedir. “Güneşi ve ayı size hizmetkâr kıldım” diyen Allah (cc), insana verdiği değeri nazara vermekte ve sayılamayacak kadar çok nimetlere mazhar kıldığını ferman ederek, bu nimetlere karşı şükür istemektedir.

“Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. Onlar bir mu’cize görseler yüz çevirir ve ‘Bu kuvvetli bir sihirdir’ derler.” (Kamer Sûresi: 1_2) Hazret_i Peygamber’i (asm) yalanlayan Kureyş müşrikleri, ondan bir mu’cize göstermesini ve Ay’ı ikiye bölmesini istediler. Kendilerince olmayacak bir şey isteyerek onu zor duruma düşüreceklerdi. Allah Resûlü (asm) şehadet parmağıyla Ay’a işaret etti ve aşağıya doğru bir çizgi çizdi, herkesin dehşet bakışları altında Ay ikiye yarıldı ve bir müddet sonra tekrar birleşti. Ertesi gün, Şam ve Yemen taraflarından gelen kervanlar da böyle bir olayı gördüklerini söyleyince müşrikler bu mu’cizeyi inkâr edemediler ve “Yetim_i Ebu Talib’in sihri semaya da tesir etti” dediler. Bediüzzaman “Büyük bir volkanla inşikak eden bir dağ gibi Ay’ın ikiye yarılması mümkündür” der. Çektikleri fotoğraflarda ayı çepeçevre kuşatan bir krater dizisi gören ilim adamları “Ayda, milyonlarca yıl önce volkanik bir patlama olmuş” dediler. Halbuki, milyonlarca yıl önce dedikleri olay, 1400 sene önce gerçekleşen mu’cizeydi.

“Ne Güneş Ay’a yetişir, ne gece gündüzü geçer. Hepsi de kendi yörüngelerinde akıp giderler.” (Yasin Sûresi Âyet: 40) Çok ince hesaplarla planlanan bu semavî varlıkları seyrederken, onları planlayıp belli yörüngelerde döndüren Sonsuz Kudret Sahibi olan Allah (cc) düşünülmeli değil mi?

Tefekkür için mehtaplı geceler bizi bekliyor. Özellikle, Barla’dan mehtabın seyri bir başkadır. Aksu Dağları’nın ufkundan doğup, Eğirdir Gölü’ne yansıyan dolunayın yakamozlarının seyrine doyum olmuyor…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*