Haber adı altında bomba

Yaşadığımız asır, fitne ve fesadın atbaşı gittiği, her adımda ‘batma’nın mümkün olduğu tehlikeli bir asır. Öyle ki, sahabeler bile, Peygamberimizin (asm) işareti ve haber vermesiyle; 1400 yıl önce, ‘âhir zaman’ olan bu asırdaki fitnelerden Allah’a sığınan duâlar okumuşlar.

Ekonomik ve siyasî dertlerle boğuştuğumuzu zannederken belki de asıl tehlikeyi unutuyoruz. Çocuk, aile ve cemiyetin temel taşlarının tahrip edilmesi her şeyden önce bizi dikkate ve tedbire sevk etmeli. “Sâfî zihinleri idlâl etmemek ve bozmamak için” bahsedilmemesi gereken yüzlerce çirkinlikle karşı karşıyayız. Gazete ve televizyonlara yansıyan ‘çirkin haberler’ cemiyetin temel taşının sarsıldığını ya da sarsılmak üzere olduğunu akla getiriyor. Üzücü olan, mütedeyyin insanların sahipliğini yaptığı bazı medya organlarının da bu tuzağa düşmüş olmasıdır. Bazı gazete, televizyon ya da dergiler “haber veriyoruz” bahanesiyle maalesef çirkinliklerin yayılmasına ve duyulmasına, bir adım sonra da ‘normal görülmesine’ vesile ve vasıta oluyorlar.

En tehlikeli olan tavır, ‘hastalığın’ hastalık olarak görülmemesidir. Geriye dönüp baktığımızda, meselâ 10 ya da 20 yıl önce herhangi bir ‘mütedeyyin aile’ reisi, aile fertleriyle birlikte TV izlerken gördüğü ‘çirkin görüntüler’den mahcup olup, ya TV’yi kapatır ya da varsa başka kanala geçiş yapardı. Zamanla bu hassasiyet kayboldu. Artık hangi TV kanalı açık olursa olsun, bütün çirkinliklerin evlerimize doluşmasına müsaade ediliyor. Elbette bu konuda hâlâ hassas olan ve gerekirse evine TV sokmayan aile reisleri vardır. Fakat bunların sayısı bir elin parmağının sayısından daha az duruma gelmiştir.

Bir arkadaşımız “Şu hâle bak! Ne kadar çirkin bir haber” diyerek bir gazetenin manşetini gösterdi. Gerçekten de gösterdiği gazetenin manşeti, çirkinlikten de öte bir durumdan ‘haber’ veriyordu. Özür dileyerek hatırlatmak gerekirse, habere göre çocuklara değil, artık ‘bebek’lere cinsel istismar sözkonusuydu. Daha da çirkin olan, bu istismarın ‘çocuklar’ tarafından yapıldığı şeklindeki iddiâydı. Böyle haberler karşısında insanların ‘hiçbir şey olmamış gibi’ davranması, çare arayışına girmemesi mümkün olabilir mi?

Aynı gün başka bir dergide de daha çirkin bir ‘okuyucu mektubu’ ve bu mektuba verilen cevabı görmüş olmak derdimize dert kattı. Apaçık bir ‘kıyamet alâmeti göstergesi’ olan ve iffetsizlik kokan bir okuyucu mektubunun ciddiye alınması ve ‘cevap’ verilmesi de insanı yaralayıcı bir durum. Elbette zaman ahir zaman olduğu için her türlü çirkinliğin meydana gelmesi mümkündür. Fakat bunları ‘haber’ olarak dahi vermek, bir anlamda onların yaygınlaşmasına sebep olmaz mı? Bu konuda seçici olunsa ne zararı var?

Yanlış anlaşılmasın: ‘Hastalık’ların varlığını inkâr edelim demiyoruz. Hastalıkları bilelim, ama onların çirkinliklerini anlatmak ve yaymak yerine; ‘tedavi’ cihetine gidelim. İslâmın cihanşümul prensipleri her türlü derde çare olduğuna göre, bu güzellikleri insanlara anlatalım. Medyayı da bu iş için vasıta ve vesile olarak kullanalım. Kötülüklerin kötülüğünü anlatarak bir yere varmamız mümkün değil. ‘Haber’ adı altında bize sunulan çirkinliklere karşı da hem dikkatli hem de seçici olalım.

Her şeyden önemlisi de 1400 yıl öncesinden sahabelerin bile Allah’a sığındığı ‘âhir zaman fitneleri’nden Allah’a sığınalım ve dört elle ihlâsla duâya sarılalım… Bu çirkinliklerden ve fitnelerden korunmanın başka da çaresi yok…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*