Kelimeler mi yaşlandı ne?

Anlamadığın bir şeyler var.

Gözler, havuzda. Eriyenler var, eriyemeyenler var. Bir de kenarda seyirciler. Sanki film yeni başlayacak gibi. Neden su yüzeyinde poşetler yüzüyor? bilmiyorum. Erimenin şart kabul etmediği anlaşılıyor. Her gün havuzda eriyor birileri. Neden bu kadar kalabalık seyirci topluluğu var? Onu da bilmiyorum. Herkes neden kendini değil de, erimekten kaçanları konuşuyor? Erimeyi seyretmek mutlu mu ediyor insanları acaba?

Bildiğim bir şey var ki, iyi ki havuzda eriyen insanlar var dünyada. Onları sevenler de çok. İyi ki bir kurban İsmail (as) gelmiş dünyaya, iyi ki ateşe atılmayı kabul etmiş İbrahimler (as) var, iyi ki varlar… Yoksa…

Son zamanlarda havalecilik, bahanecilik çok yaygın. Kimse erimek, yanmak, kesilmek istemiyor. Bu bir hastalık gibi duruyor.

Çile çekmek, olgunlaşmanın kardeşi değil mi?

Kimse işin çilesinde değil. Armut piş ağzıma düş… Ohh ne güzel.

Değişen biz mi, zaman mı, kelimeler mi? Anlamıyorum. Ama bir şeylerin değiştiği kesin. Peki kelimelerin her yaşa dokunuşu neden farklı? Birini güldüren aynı kelime ötekini neden ağlatıyor? Hiç düşünmedim kelimeler de yaşlanır mı? diye. Meselâ tecrübeli kelimeler, huzuruna gelen tecrübesiz, toy kelimelere ne söyler? Nasıl anlaşırlar?

Problem, kelimelerde mi, kelimeleri ifade ediş biçimlerinde mi; insanlarda mı, insan olamayanlarda mı; yoksa değişen zamanda mı, başkalaşan şartlarda mı, yoksa hepsinde mi? Onu da anlayamıyorum.

Üstad, deme zaman değişmiş, asır başkalaşmış demiyor muydu? Doğru; ölüm durdurulamıyor, kabir kapısı kapanmıyor. Değişmeyen gerçek de bu sanki.

Peki ya havuzda eriyenler kimler oldu? O yüzen poşetli (ene)’lere ne oldu? Seyirciler neden kaçıştı sağa sola? Değişmeyen kurallar kimse için değişmedi değil mi? Bu güzel işte; adalet. Yaşlanmayan kelimelerdendir, adalet.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*