Mendelilerle bir Barla hatırası

Barla… Nurların ilk neşir mahalli. Gitmek, görmek için can attığımız nurlu mekân. İşte Rabbim bir anda bana da gidip görmeyi nasip etti çok şükür.

18 Mayıs Pazar günü Uşak’ın Mende Köyü’nden Barla’ya gezi düzenlendi. Her gün Risale derslerinin yapıldığı bu köyün kalbimdeki yeri ayrı benim için. İlk geldiğim andan itibaren bu insanlarla sanki kırk yıllık dost-kardeş ilişkisinin, samimiyetin kurulmasının sırrı ancak Risale-i Nur’lardır elbette.

İşte bu samimî insanlarla, o Nurlu mekâna gitmek için tam üç otobüsle çıktık yola. Üç buçuk saatin ardından Eğirdir Gölü’nün kıyısına ulaştık. Kahvaltımızı yapmak için burada durduk. El birliğiyle sofralar kuruldu ve kahvaltımızı yaptık. Ardından Çam Dağı’na gitmek üzere otobüslere bindik. Sonra Eğirdir Gölü’nün mavi yeşil rengini tefekkür ede ede Çam Dağı’na ulaştık. Her zamanki gibi kalabalıktı tabi mübarek Çam Dağı. Otobüsten indik ve ablalarımla kol kola girip çıktık Üstad’ın tefekkür mekânına. Gerçekten tefekküre vesile olan bir mücevher adeta… Ayaklarının altında sanki Eğirdir Gölü. Denizi görmeyi arzu ederken Rabbim daha güzelini nasip etti elhamdülillah. İnsan yalnız kalmak istiyor elbette burada uzun uzun tefekkür için. Ama bu mümkün olmuyor tabi ki. Görmek bile büyük bir nimet gerçi, küçümsememek lâzım.

İşte böyle düşüncelere dalmışken ders dinlemek üzere çağrılıyoruz. Ağabeylerimiz tarafından önce Yirmi Sekizinci Mektubun Üçüncü Meselesinin Tetimmesi okundu, ardından Üstad’ın hayatı özet geçildi. Ve son olarak da Üstad’ın yıldızları konuşturan “Yıldızname”si okundu. Sonra en yakın zamanda tekrar görüşmek duâsıyla Çam Dağı’ndan, Barla’ya, Nurların yazıldığı ilk medrese-i nuriyeye doğru yola koyulduk.

Bu arada bir gece önceden başladığım Ahmet Özdemir Ağabeyimizin yazdığı Barla Rehberi adlı kitabımı da yol boyunca okumaya devam ettim. Ne tevafuktur ki gitmek istediğimiz yere hareket için otobüse bindiğimizde kitabı elime aldığımda o gideceğimiz yerle ilgili olan bahisler çıktı kitapta hep karşıma. Sanki ayarlanmış gibi! Tebessüm ettiren bir hadise oldu benim için…

Büyük bir özlemle ulaştık Barla’ya. Öğle namazımızı Üstad’ın evinde kıldık. Kıldıktan sonra Üstad’ın dalları arasındaki kulübede, bol bol evrad ve ezkârlarını yaptığı “şecere-i mübarek’’ olan çınar ağacını tefekkür etmek nasip oldu. Risale-i Nur’da anlatıldığı gibi baktık bir kez daha. “Ah çınar ağacı, ne güzel ibadet edersin sen Rabbine, ne mübarek insanı barındırmışsın dallarının arasında yapraklarınla setrederek …”

Ve sonra bir başka tefekkür için Cennet Bahçesine doğru yola koyulduk. Tefekkürî ibadet için bize en güzel vesile olan Risale-i Nur’dan Cennet Bahsini (28. Söz) okuduk ablalarımızla. Rabbim cennetine lâyık olan kullarından eylesin bizleri dedik.

İkindi namazını kılmak için tekrar Üstad’ın evine gittik. Ve Barla’dan ayrılık vakti  gelmişti yine… Barla kokan anılar ekledik yine hafızalarımıza. Rabbim tekrar tekrar gelmeyi nasip etsin inşallah diyerek duâlarla ayrıldık.

Sabah kahvaltı yaptığımız yerde, bu sefer akşam yemeği yemek için tekrar geldik. Yemeğimizi yedik ve uzun uzun tekrar temaşa eyledik Eğirdir Gölü’nü ayrılmadan evvel. Son olarak Üstad Hazretleri’nin Isparta’daki evini ziyaret için otobüslerimize bindik. Orayı da ziyaret edip akşam namazı kıldıktan sonra eve gitmek üzere oradan ayrıldık. Kitabım da nihayet buldu bu güzel günün sonunda.

Evet, çok istifadeli bir gün geçirmiştim. Rabbim tekrar tekrar gelebilmeyi nasip etsin inşallah. Risale-i Nur gibi mübarek eserleri tanımaya vesile kılan Yüce Rabbimize hamdolsun ve vesile olan Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri’nden Rabbim ebeden razı olsun …

“Rabbim, Soma’da vefat eden işçilerimizi şehit olarak cennetine kabul eylesin inşaallah, geride kalan aile ve yakınlarına sabırlar ihsan eylesin …”              

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*