Ruh bakımının yapıldığı manevî iklimler

alt

Bir nevî uzlet, riyazet, mücahede antrenmanları olan okuma programından sonra belki de tam bir riyazet, nefsi terbiye, şeytan ve kötü arzulardan uzak kalma mücadelesinin verildiği mübarek Ramazan ayına ulaşmış bulunmaktayız.

Konuya geçmeden evvel, okuma programımızdaki birkaç bilgi notunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Okuma programında ele alınan konular, her seviyeye, her yaşa farklı bir dokunuş gerçekleştiriyor. Siz bir ders okuduğunuzu düşünüyorsunuz, ancak o okunan aynı ders her dinleyen kulağa farklı ulaşıyor, farklı bir yarayı tedavi ediyor.

Okuma programından sonra gerçekleştirdiğimiz anket uygulamamıza yansıyan birkaç notu sizlerle paylaşmak istiyorum.

“İlk defa katıldığım bu programda dinleyebildiğim kadarıyla felsefe, maddeperestlik, tabiatpereslik gibi konularda kafamdaki birçok sorunun cevaplarını buldum.”

“Katıldığım okuma programı, hayatımda tesettür noktasında hatalarımın olduğu şuurunu uyandırdı. Ve başörtüsü kullanmama rağmen, pantolon giymenin uygun olmadığını fark ettim. Ayrıca Risale-i Nur konusunda daha düzenli okumak ve ebced hesabıyla ilgili araştırmalar yapmam gerektiğini anladım.”

“Okuma programımın en çok sevdiğim yanı, kalbimdeki birçok kötü düşünceleri yok etmesidir. Özellikle içimdeki ırkçılık duygusu ile ortaya çıkan sorulara makul ve mantıklı cevaplar bulmamdır. Ayrıca Kur’ân-ı Kerim’i daha iyi öğrenmeme vesile olmasıdır.”

“Bu okuma programı benim adıma, nefsimi ve enaniyetimi kontrol altına almam adına müthiş bir şey oldu. Ama korktuğum nokta, bu ruh halini uzun süre devam ettirememektir.”

Okuma programımızın içinde yaşadığımız birkaç tevafuku da belirtmekte fayda var.

Önce evinde okuma programı yapılan arkadaşımızın babası bir kardeşimizin rüyasına giriyor ve evinde temizlik yaparken görülüyor. Buradan da anlıyoruz ki, okuma programımız, icrâ edildiği yerlerde birer manevî temizlik yapıyor. Yıllar önce vefat etmiş olan baba için bu rüya, programların manevî etkisinin vefat etmiş olan geçmişlere de birer rahmet olduğunu gösteriyor.

İkindi dinlenme saatinde kaldığımız yaylada gezintiye çıkan iki kardeşimiz bir kiraz bahçesinin kenarından geçiyorlar. Ve içlerinden biraz kiraz satarlar mı acaba diye geçiriyorlar. O sırada bahçe sahibi Havva hanım, kızları yanına çağırarak, ‘Sizler kimlersiniz, buralarda ne yapıyorsunuz?’ diye soruyor.

Kızlar, Nur Talebeleri olduklarını ve okuma programına geldiklerini söylüyorlar. O sırada hanımefendi gözyaşları içerisinde, beş dakika önce eşiyle beraber yapmış oldukları duâyı söylüyor. Yaptıkları duâ, “Ya Rabbi! Şu bahçemizin kirazlarından Nur Talebeleri nasiplensin” şeklindedir. Ve sizler geliyorsunuz.

Yine bir başka tevafuk da, bizim Mersin’in bir yaylasında olduğumuzu bilmeyen Mersin merkezde tatile gelen bir kardeşimiz telefon açıyor. Yaşadığı bir hadiseyi anlatıyor. Olay şöyledir: “Bir iki gün önce, yazlığın balkonunda Sünûhat Risâlesi’ni okurken, yaklaşık iki saat kadar bir kuş gelip, Risâle’nin yanı başında hiç kaçmadan durdu. Ben de bu ilginç olayı, size anlatmak istedim.”

O sırada ise biz aynı şehirde okuma programında idik. Ve okuduğumuz kitap da Sünûhat Risâlesi idi. Bunları kendisine söyleyince, arkadaşımız, “Sübhanellah. Bu kuş kesinlikle sizin okuma programınızdan geldi. Hiçbir şey öylesine değil” diyerek, hayretler içerisinde telefonu kapattı.

Yine aynı tarihlerde o yaylada bulunan Kadriye Ablamızla karşılaşmamız da, ayrı bir tevafuk örneği idi. Talebelerin onun tatlı dilinden Risale-i Nur sohbeti dinlemeleri ve kalp gözü açık olduğuna inandığımız bu ablamızın, her birimize duâ ederken, adeta içimizdeki problemi teşhis edip, ona uygun duâ ettiğine şahit oluyorduk.

Aslında burada zikrettiğimiz birkaç örnek, yüzlerden bir kaçıdır. Anlaşılıyordu ki, kim Risale-i Nur’la alâkadar olursa, Allah (c.c) kâinatı onunla alâkalandırıyordu. Sizin ihtiyar ve şuurunuz dahilinde olmayan hadiseleri, size yaşatması, Cenâb-ı Hakk’ın Nur Talebeleri ile özel bir alâkasının neticesidir.

BİR BAŞKA MANEVÎ İKLİM; RAMAZAN AYI

Bir manevî iklim olan okuma programından bir başka manevî iklim olan Ramazan ayına ulaştık.

Okuma programımız, bizi, arkasından gelen, manevî feyizlerin bir devamı niteliğinde olan Ramazan iklimine teslim etti.

Zaten Ramazan ayı, rıza-i İlâhiyi tahsil etmeyi, Sünnet-i Seniyyeyi yaşamayı öğreten bir eğitim ayı idi. Nefsin rububiyet dâvâlarından vazgeçtiği, kulluğunu anladığı, sadaka, oruç ve namazla bencillikten, cimrilikten, merhametsizlikten kurtulduğu mübarek bir aydır.

Ayrıca sabrın, iradenin, sebatın güçlendiği, manevî kazancı bol olan Ramazan, Kur’ân’ın sadece dilde kalmadığı, gönüllere, akıllara, kısaca hayatın her safhasına sindiği mübarek bir iklimdir.

Bu mübarek ay bütün günahlardan, nankörlüklerden, küskünlüklerden, fesattan, zulümden kaçıldığı bir sığınaktır.

Ramazan, insanın bütün eksikliklerini tamamlamak için verilen bir fırsat zamanıdır.

Bir ayda yapılan bu manevî program sayesinde, insan hayatının diğer ayları, saatlerinde de Kur’ân ve sünnete göre yaşama prensipleri kazanabilecektir. Yeter ki bu niyet ve irade ile bu manevî ayın feyzinden azamî istifade edebilelim. Zira asıl görevimiz, hayatın belirli bir kısmında kulluk görevlerini yerine getirmek ve yetinmek değildir.

Ramazan’daki oruçla ciddî bir nefis terbiyesi ve temizliği yapılır. Günlük hayatın basit, süflî hisleri yerine, “Ben oruçluyum” ifadeleri hakim olur.

Ramazan ayı bize ne kazandırdı ise, bunların kalıcı bir hal ve ahlâk olarak korunması şarttır. Zira bu fırsat bir daha ele geçmeyebilir.

Oruç tutan insanların (orucun önemini bilmeyenler hariç) ciddî sabır, nefis ve irade eğitiminden geçtikleri bir gerçektir. Zira sabır güzel ahlâkın temelidir. İnsan oruçla nefse ağır gelen şeylere sabretmeyi, nimetlere şükretmeyi öğrenir.

Oruç, insanın içindeki merhamet, şefkat duygularını açığa çıkartan ve ruhî bir disiplin kazandıran kemalât ayıdır.

Ayrıca, kimselerin olmadığı yerde bile, sahip olduğunu zannettiği nimetleri yiyememesi gibi bir düşünce, mevhum rububiyetini kırdığı gibi, her an huzur-u İlâhîde olduğunu hatırlatıp, tam bir kulluk şuuru kazandırır.

Oruç ibadetinin sosyal hayatı dahi tanzim eden hikmetleri bulunur. Zirâ kin, haset, kıskançlık gibi toplumu huzursuzluğa boğan olumsuzlukları ve süflî hisleri ortadan kaldırmakta en etkili İlâhî bir emirdir.

Oruç, aslında bir itidalli hayat eğitimidir. İtidâl, sadece bedeni değil, aklı, ruhu, iradeyi, karakteri, şuuru ilgilendiren bir durumu ifade eder. Zira nefsin ifrat meyillere bir denge getirmesi ile manevî hayatın diğer ayakları da dengeye girecektir.

Ramazan nefse bir fren olduğu için kalbin ve aklın inkişafına bir zemin oluşturmaktadır. İbadet için yaratılan insanın hikmete uygun olarak yaşadığı bu ayda insanın duygu ve düşünceleri incelmekte ve ulvîleşmektedir.

Hâsılı, Ramazan ayı insanı gerçek insan kalitesine yükseltecek olan istidatların, lâtifelerin, duygu ve hislerin; daha özetle ruh bakımının yapıldığı özel bir aydır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*