Sahabenin bakış açısı

İktisat Risalesindeki “Altıncı Nükte”yi her okuyuşumda sahabenin birbirine karşı ne kadar şeffaf ve samimî iletişim içinde olduklarını bir kez daha tefekkür ederim.

Hüküm vermeden önce net bir şekilde karşısındaki kardeşinin hikmetini anlayamadıkları davranışlarının sebebini sorarlar. Bu merakları, birbirlerinin özel hayatlarını kurcalamak değil, Allah’ın rızasını kazanmak maksatlıdır.

O vesileyledir ki, bizler Sünnet-i Seniyyenin inceliklerini keşfeder, hikmetlerini kavrarız. İşte İktisat Risalesi’nde bu ibretli örneklerden biri yer alır:

Hatırlarsınız Bediüzzaman Hazretleri o bölümde iktisat ve cimriliğin (hısset) zahirde benzer, esasında ise birbirine zıt çok farklı kavramlar olduğunu izah eder. Birisi güzel ahlâktan sayılırken, diğeri hırsın, sefilliğin ve tamahkârlığın delilidir.

Bu hakikati âlim sahabeler arasında olan Hz. Ömer’in (ra) oğlu Hz. Abdullah’ın (ra) “para” ile ilgili iki farklı davranışını tahlil eden bir örnekle açıklar:

KIRK PARA-BİR ALTIN

Abdullah ibni Ömer Hazretleri çarşı içinde, alış verişte, kırk paralık bir meseleden, iktisat için ve ticaretin medarı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir sahabe ona bakmış. Rû-yi zeminin halife-i zîşânı olan Hazret-i Ömer’in mahdumunun kırk para için münakaşasını acip bir hısset tevehhüm ederek, o imamın arkasına düşüp, ahvâlini anlamak ister.

Baktı ki, Hazret-i Abdullah hane-i mübarekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti.

Uzaktan bakan o sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: “İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?” Her birisi dedi: “Bana bir altın verdi.”

O Sahabe dedi: “Fesübhânallah! Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sezdirmeden, kemâl-i rıza-yı nefisle versin!” diye düşündü. Gitti, Hazret-i Abdullah ibni Ömer’i gördü, dedi:

“Ya imam, bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın.”

Ona cevaben dedi ki: “Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve kemâl-i akıldan ve alış verişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadâkatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir, hısset değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemâlinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır.”

İşte, İmam-ı Azam Hazretleri’ne (ra) “Hayırda israf, israfta hayır yoktur” dedirten sır!

HÜLÂSA

Bediüzzaman Hazretleri talebelerine “Sahabe mesleğinin” temel düsturlarını bu “kısacık kıssa” üzerinden anlatıyor. Onların dünya malına, paraya bakış açılarını özetliyor. Dünyaya ahiretin tarlası ve esma-i İlâhiyenin ayinedarlığı cihetiyle bakmak gerektiğini, aksi takdirde hiçbir kıymetinin olmadığını izah ediyor.

Sayıları giderek artan ve “Para kazanınca yolunu şaşırdı” dedirten günümüz Müslümanları için “kıblenameli pusula” misali ibretli bir örnek!

Yasemin Güleçyüz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*