Anne-babamızı, çoluk çocuğumuzu, eşimizi, dostumuzu; peygamberler ile sahabelerini, evliyaları, ilim ehlini ve meşrû olan her şeyi severiz.1 Evet, Onun yarattıklarını ve dünyayı, esmâsının tecellisi ve ahiretin tarlası olması açısından doyasıya sevebiliriz, sevmeliyiz. Her şeyi, yüce Rabbimizin Habib, Rahim, Vedûd gibi sonsuz isim ve sıfatları hesabına seversek; sevgimizin gücü de sonsuzlaşır. O takdirde, Allah’ı tanımaktan gelen sevgi, en büyük maya ve iksir olur.2 En değerli duygularımızdan birisi olan sevgi, eğer tevhid sırrı yardım etse (yani sonsuz sevgi sahibi Habib’den beslenirse), bizi kâinat kadar büyütür, genişlik verir ve yaratılmışların nazenin bir sultanı yapar.3
Kur’ân, muhabbeti, aynı zamanda psiko-sosyal bir güç kaynağı, bir kaynaştırıcı olarak nazara verir: Allah’a iman edenler, Allah’a olan sevgileri cihetiyle daha kuvvetlidir.4 İman, İslâmiyet, cinsiyet ve insaniyet gibi nuranî, kuvvetli zincirler ve manevî kaleler de sevgi sebebidir.5
Pek çok âyette beyan buyurulduğu gibi, Allah, sırat-ı müstakîm denilen doğru yolda olanları sever, temiz olanları sever,6 iyilik yapanları sever, merhamet edenleri sever, sevenleri sever. Kendi basit, küçük sevgisiyle O’nun sevgisini birleştirenler, sonsuz bir sevgiyle bağlantı kurmuş olurlar.
Bediüzzaman’ın, eserlerinde sadece “mü’min kardeşliğini” ihyâ etmemesi dikkat çekicidir. Diğer taraftan, iman hakikatiyle “yaratılmışlar”la bizi kardeş ilân ederek, aradaki vahşeti, yabancılığı kaldırır, dostluğa ve kardeşliğe dönüştürür.7
Şu kâinatın mevcudâtı, dalâlet gözüyle bakıldığında herşey yabancı, zararlı, aciz, vahşî… Herşey ölü görünür. Bütün sesler, ayrılık ve yokluktan kaynaklanan vâveylâ olur. Eğer Mumammedî (asm) nazar ile bakılsa, herşey sana kardeş, dost, Sâni-i Zülcelâl’ine zâkir ve müsebbih olur. Ölüm, vazifeden terhis; mahlukattan yükselen sadalar, birer tesbih veya bir musıka-i İlâhî gibi kâinatı nağamatıyla raksa getirir. Bize ve birbirine düşman, yabancı gibi gözükenler ahbab şekline girer; düşman gördüğümüz kimseler kardeşler sûretine döner.8
Bunun içindir ki, mü’min sever, sevilir, sevdirir ve sevdirmeli. Habib ve Vedud isimlerinin gölgesinde ilerleyen Allah dostlarının sevgi dolu olmasının sırrı budur.
Dipnotlar:
1-Sözler, s. 583.;
2-Mektubat, s. 434.;
3-Şualar, s. 21.
4-Kur’ân, Bakara, 165.;
5-Hutbe-i Şâmiye, s. 58.;
6-Kur’ân, Bakara, 222.;
7-Sözler, s. 586.;
8-A.g.e., s. 535.
Benzer konuda makaleler:
- İmân esaslarını özümsemek
- Tarifsiz Sevgi
- Sevdiğin kimseyi ölçülü sev
- ‘İnsanlar fıtraten Hâlık’ını pek ciddî severler’
- Fıtrat aslında Gerçek Sevgili’yi arıyor
- Nimet İsyana Değil, Şükre Vesile Olmalı
- Kâinatın ve insanın rabıtası: Muhabbet ve sevgi
- “Allah da sizi sevsin”
- Allah’ın “mahlûkatını” sevmesi
- Kainat ve Sevgi
İlk yorum yapan olun