Varislik meselesiyle ilgili bir lâhika mektubu

“Size hayatımda vefattan sonra elinize geçecek manevî malımı ve hukukumu size vermeye ve ‘Men âmene bi’l-kader emine mine’l-keder’ [Kadere imân eden kederden emin olur.] sırrına binaen, ölümden evvel sizi bilfiil varis yapmaya dair bir Nur şakirdi sordu ki: ‘Hikmet nedir? Sizi daha çok zaman aramızda görmek istiyoruz. İnşaallah öyle kalacaksınız.’
   
“Ben de dedim ki: Eğer vefattan sonra bu hakiki ve hakikatli varislerin eline bu malım geçse, dünya malı gibi bir derece taksim olur; derecesine göre her birisi maldan bir kısmına hakiki mâlik olur, umumuna mâlik olamaz. Fakat ölümden evvel varislere verilse; emvâl-i uhrevî gibi, her birisi umum o mala, o nur lambasına derecesine göre malik sayılır. Her birisi küçük birer Said olur; bir nöbetçi yerine, binler nöbetçiler olur. Said’in, irsiyette yalnız binden bir hisse sahibi bir Nurcu olmaz, belki tam bir genç Said olur.

“Meselâ o emval, emval-i Nuriye, faraza bir hazine kadar olsa, binler Nurculara tevziatta, taksimatta yirmişer, yüzer altın düşebilir. Fakat vefat etmeden onları onlara vermek, bir sırr-ı azime binaen, her birine istidadına göre, haslara bir milyon birden düşebilir. Bu sırrın bir sırrı var, şimdi izah edemem.”
(Emirdağ Lahikası, s. 188)

Üstad Hazretleri bu mektubta “varislik” meselesini izah ediyor. Ölümümden evvel derecesine göre herkesi varis tayin ettiğini söylüyor. Vefatından sonra varisler olsa tek bir nöbetçi olacağını dile getirerek; vefatımdan evvel belirtiyorum ki, her birisi küçük birer Said olsun; bir nöbetçi yerine, binler nöbetçiler olsun, demek istiyor. Ölümümden evvel varislere veriyorum ki “emval-i uhrevî gibi, her birisi umum o mala, o nur lambasına derecesine göre malik sayılır” diye izah ediyor. Yani Üstad Hazretleri, vefatımdan sonra olsa dünya malı gibi olur, ölümümden evvel belirtiyorum ki ‘emval-i uhrevi’ gibi olsun, demek istiyor. Bediüzzaman manevî malını ve hukukunu birer “Said” olabilecek herkese tevdi ettiğini beyan ediyor. Risale-i Nur’un dünya malı gibi olmamasını, dünyevî varislik değil, uhrevî bir mal gibi sahiplenilen varisliğin olacağını açıkça beyan ediyor. “İrsiyette yalnız binden bir hisse sahibi bir Nurcu olmaz, belki tam bir genç Said” olur diyerek de, benim idrak ettiğim kadarıyla varisliği irsiyete de bağlamıyor.

Mektubun devamında ise: “Yine o şakirt dedi ki: ‘Her bir has şakirdin, senin gibi hayatını ve bütün rahatını feda edebilir mi ki, o koca malı bütün birden alsın?’” sorusunu ise şöyle cevaplıyor:

“Ben de dedim ki: İnşaallah, tesanüdün sırr-ı azimi ile—ki, üç elif tesanüdle yüz on bir kuvvetinde gösterdiği gibi—has şakirtlerin mabeynindeki tesanüd-ü hakikinin verdiği kuvvet, benim gibi bir biçarenin sizce fevkalade zannedilen fedakârlığından geri kalmayacaktır inşaallah.” (Emirdağ Lahikası)

Bu hakikatten de anlaşıldığı üzere “herkesin varis kılınması”nın nasıl olacağı sorusuna hakikatli bir cevap veriliyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*