Eski “Keloğlan Hikâyeleri” kültürümüzün en ehemmiyetli klâsiklerinden biridir. Hikâyelerde kalbe ve gönle hitap eden bir candanlık, bir sadelik öne çıkar. Tabiî ki bu hikâyelerin değişik açılardan tahlili ayrı bir mevzu.
Yazımızın başlığından da hissedilebileceği gibi, hikâyenin bizim yazımızda kullanacağımız ayrıntısı, söylentiye göre sıradan bir Keloğlan’ken, ülkenin ölen kralının yerine bir türlü kral bulunamaması üzerine, ülke halkının tamamının büyükçe bir meydanda toplanıp, talih kuşunun, bir diğer ifadeyle Devlet Kuşu’nun başına konacağı kimsenin kral seçilmesi fikrinin tahakkuku esnasında, üç kere uçurulan kuşun, her defasında Keloğlan’ın başına konması sonucu kral seçilmesi hikâyesidir.
İnsanlar arasında yüksek bir değer ifadesi olan taç, başa konmakla birlikte, aynı zamanda bir güç ve ayrıcalığın da işaretidir. Şahs-ı mânevî olarak kendi maddî değerinin çok çok üstünde bir değer ve gücün ifadesidir. Bizim bu satırlarda dikkate arz etmek istediğimiz husus ise, birçok insan bunun farkında olmasa da, zengin olsun fakir olsun, güzel olsun çirkin olsun, zayıf olsun güçlü olsun, herkesin başına yaratılıştan ve kaderden konulan, bütün yaratılış mertebelerinin üstündeki insan olarak yaratılma keyfiyetidir. Rabbimiz yüce hitabı Kur’ân’da “Muhakkak biz insanı en güzel bir surette ve kâinata güzel bir takvim olarak yarattık” diyerek, varlık âlemini insanla taçlandırdığını ifade etmiştir.
Eserlerinde yaratılış mertebeleri ve insanın taşıdığı mânâ konusuna orijinal yorumlar getiren Bediüzzaman, Mektubat isimli Kur’ân tefsirinin 24. Mektub 1. Makamı’nda, insanın sahip bulunduğu en yüksek yaratılış mertebesinde bulunması haysiyetiyle hakkının ve vazifesinin, yalnız şükür olduğunu ifade ederek şöyle demiştir:
“Verilen bütün vücut mertebeleri vukuattır; birer illet isterler. Fakat verilmeyen mertebeler imkânattır. İmkânat ise ademdir, hem nihayetsizdir. Ademler ise illet istemezler. Nihayetsize illet olamaz.”
Bediüzzaman, bu sözleriyle insanın yaratılış itibariyle başındaki varlık tâcının kıymetini bilmesini, hiçbir halde şikâyete hakkının bulunmadığını söyler. Aynı bahsin devamında ise, “Ey insan-ı müştekî! Sen madum kalmadın, vücut nimetini giydin; hayatı tattın, camit kalmadın, hayvan olmadın. İslâmiyet nimetini buldun; dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hakeza…” diyerek Yaratan tarafından kendisine tevdî edilen emanet-i kübranın sonucu olan “Arzın Halifesi” mânâsındaki değerini vurgular.
İnsana verilen bu değer ve taçlandırmanın en ehemmiyetli sebebi ise şüphesiz ki Esmâ-i İlâhiye’ye en geniş mânâda ayinedarlık etmesidir. Mevcudat içinde diğer varlıkların belli sayıda Esmâya ayinedarlık etmesine karşılık, insan “İsm-i Azam” mertebesindeki Esma ile birlikte daha birçok Esma’ya, hatta bir cihette bütün Esma’ya ayinedarlık eder. Tabiî ki bu ayinedarlık, nefsin terbiyesi oranında ve her isimde Esma’nın Sahibinin rızasına olan inkıyad derecesine göre parlar veya söner.
O halde yaratılıştan bize verilen en büyük rütbe olan, insan olarak yaratılmamızın kadr-ü kıymetini, O’na hakkıyla kul olarak, bilmeli ve bu nimeti İnşaallah Cennet ve Saadet-i Ebediye ile ebediyen taçlandırmalıyız.
Bu sözlerden ilham alarak yazdığım “Varlık Tâcı” isimli şiirimi arz etmek istiyorum. Bir başka Muhavere’de buluşmak üzere, Allah’a emanet olun.
VARLIK TÂCI
Nedir bu gaflet, nedir bu yersizce telâş
Bak yaşıyorsun herşeyden çok şanslı
Kimi dersin tatlı kimine acı
Şükretsene, giymişsin varlık tâcı
Arı bal yapar zehre tat katar
Hardal kadar hafıza dünyayı yutar
Küçücük çekirdek dağları tartar
Fikretsene, giymişsin varlık tâcı
Açılmış gözün, bak söylüyor sözün
Şuursuz bir damla elbette özün
Öyleyse çok fazla bu yersiz hüzün
Düşünsene, giymişsin varlık tâcı
Kendine çok merak, herşeye merak
Seni terk edecek olanı bırak
Dünya fanidir, hem kabir son durak
Merak etsene, giydin varlık tacı
Taş çakıl olmadın toprak olmadın
Sinek- böcek belki inek olmadın
Ahsen-i takvimde bir insan oldun
Anlasana, giymişsin varlık tâcı
Zerre güzel, kürre güzel, söz güzel
Varlık âleminde herşey çok güzel
Güzel bak güzel gör, hem güzel düşün
Baksana, giymişsin varlık tacı
Şahin’im yolcusun değilsin hancı
Nedendir bu korku bu yersiz sancı
Bu mariz asrınsa Nurlar ilâcı
Okusana, giymişsin varlık tacı
Benzer konuda makaleler:
- Hak dâvâ etmeye hakkimiz var mi?
- Cüzi iradenin veriliş sırrı ve hikmeti
- Olumsuzluklarda da bir hayır vardır
- Varlıklar Allah´ın harika sanatıdır
- Cüz’i ihtiyarinin tasarrufu
- Şükürden imana mı, imandan şükre mi?
- “O emr-i itibarînin illeti bir rüçhâniyet derecesinde bir vaziyet alsa, o emr-i itibarî sübut bulabi
- Haddimizi bilmek, Hâlıkımızı bilmektir…
- Pozitiflik nerede öğrenilir?
- İbadetin ruhu ihlâstır
İlk yorum yapan olun