Vazifemiz ve netice

Bu yazıyı seçimden bir gün önce (Cumartesi) yazıyoruz.

Dolayısıyla, seçim sonuçları hakkında, yani hangi adayın ne oranda oy aldığına dair—ân itibariyle—hiçbir fikrimiz yok.

KONDA adına açıklanan ve AKP yanlısı bazı gazetelerde yayınlanan son ankete göre, Erdoğan, yüzde 57 oy oranıyla ilk turda Cumhurbaşkanı seçiliyor. Aynı ankete göre, İhsanoğlu yüzde 34, Demirtaş ise yüzde 9 nisbetinde oy alabiliyor.

Şu satırları okuduğunuz vakit itibariyle, nihaî tablo aşağı-yukarı netlik kazanmış olacak.

Sonuç tablosu ile anket tablosunu karşılaştırınca, hata payının olup olmadığına, varsa ne oranda olduğuna bakmakta da fayda var.

Eğer aralarında kayda değer bir fark yoksa, hem araştırma şirketine, hem de ona itibar eden medya kuruluşlarına olan itimad daha da artar.

Yok, eğer KONDA’ya ait anketin sonuçları ile seçim sandığının sonuçları arasında ortaya ciddî oranda bir fark varsa, var olan itimad ve itibar da aynı ölçüde sarsıntıya uğrar. Zira, kasıtlı bir yönlendirmenin olduğu fikir ve kanaatine varılır.

* * *
Adaylardan biri en az yüzde 50 nisbetinde oy alamadığı takdirde, iki hafta sonra yeniden sandık başına gidilecek demektir.

Öyle olması halinde, partilerin ve bilhassa adayların II. tur için nasıl bir strateji takip edecekleri, yahut nasıl bir tavır takınacakları da doğrusu merak konusu.

Acaba gerilimi, tansiyonu düşürme yönünde mi hareket edecekler, yoksa var olan kutuplaşma siyasetini daha da tırmandırma cihetine mi giderler, şüphesiz bu da önemli bir husus.

Biz, gelişmelerin hayırlı neticeler doğurmasını temenni ederek, muhtelif noktalara dair fikir ve mülâhazamızı paylaşmaya devam edelim.

İhlâslı hizmet ve netice

İhlâs ve sadâkat dairesinde hareket edenler, daima yaptıkları ve yapmaları gereken hizmetlerine bakarlar. Neticeyi ise Cenâb-ı Hakk’a bırakırlar.

Yani, aslî hizmetleri ile daima alâkadar olup kafayı neticeye takmazlar; bir başka ifadeyle kafayı netice ile bozmazlar.

Neticesi Allah’a ait olan bir hizmette, bir mücadelede galibiyet de yaşanabilir, mağlûbiyet de.

Kul, ne galibiyetten dolayı mağrûr olup baştan çıkmalı, ne de mağlûbiyetten dolayı ye’se düşüp tükenmişlik sendromuna giriftar olmalı.

Bu vâdide tıpkı Celâleddin-i Harzemşah (vefatı 1231) gibi azim ve gayret, tevekkül ve teslimiyet içinde yürümeli.

Bir İslâm kahramanı olan o zat harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler: “Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek.”

O demiş: “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek O’nun vazifesidir.” (Lem’alar, s. 135)

@salihoglulatif’ten

Geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında, ne yazık ki din, iman, Kur’ân ve her tür dinî-millî değer, Gayretullaha dokunacak derecede siyasete alet edildi.

Bu fecî hâlin tekerrür etmemesi duâ ve temennisiyle…
* * *
Mükellef olduğu vazifenin sınırını aşıp, yani haddini aşıp kafayı neticeye takmak, kişiyi İlâhî tokada müstahak eder.

Evet, “İllâ netice almalıyım. Netice illâ da benim dediğim ve istediğim şekilde olmalı” diyen ve kendini buna şartlandıran kimsenin rahat etmesi, huzur bulması mümkün değil.

İşte, şu anki seçim neticeleri hakkında da burada zikrettiğimiz usûl ve esaslar çerçevesinde hareket etmek durumundayız.

Kaderî gelişmeler, bizim arzumuza tabi değildir. Hangi neticenin daha hayırlı olup olmadığını biz bilemeyiz. O, doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk’ın ilmine bağlı ve rızâsına tâbidir.

Hasıl olan netice karşısında, hiç kimse ne uçacak kadar sevinmeli, ne de karamsarlığa düşecek kadar derlenip üzülmeli.

Dahası, üzülen de, sevinen de duygusunu mutlaka kontrol etmeye ve demokrasinin bir cilvesinin de bu tür vaziyetler olduğunu düşünerek hissiyatını yatıştırmaya çalışmalı.

Yani, bir sistemde yarış veya rekabet hali varsa, sonuçta illa ki kazanan da, kaybeden de olacak. Her aday, yahut her parti kazanacak diye bir durumdan söz edilemez.

Asıl önemli ve öncelikli olan husus, sistemin kazanması ve ona işlerlik kazandırılması.

Demokratik sistemlerde üzücü olan durum ise, sandık güvenliğinin sağlanamaması veya seçimlere şaibe karıştırılması gibi nâhoş haller yahut ihtimallerdir.

Geçmişte bu gibi durumlar, maalesef çokça yaşandı, vuku buldu.

Demokrasisi oturmuş medenî ülkelerde pek rastlanılmayan bu tür hallerin bizde de yaşanmaması ve son bulması için gayret sarf etmeli ve müteyakkız davranmalı.

Her seçmen vatandaş, kullanmış olduğu oyunun sonuna kadar takipçisi olma hakkına da sahiptir.

Sahibiyet şuuru geliştikçe, bizdeki demokrasinin önündeki görünür-görünmez engellerin ve birtakım dahilî arızaların da peyderpey izale olacağını ümit ve temenni etmekteyiz.

Sandıktan çıkan neticenin, vatan ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*