Yeraltı mâdenlerinde çalışanlar…

Image

Bu devirde sû-i istimâlât o dereceye vardı ki, bir sermâyedar, kendi yerinde oturup, bankalar vâsıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir bîçare amele, sabahtan akşama kadar, tahte’l-arz mâdenlerde çalışıp, kùt-u lâyemût derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor.

Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla, nev-î beşerin hayat-ı içtimâiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye îtibâriyle, beşer, birkaç devri geçirmiş. Birinci devri vahşet ve bedevîlik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi mâlikiyet ve serbestiyet devridir.

Vahşet devri dinlerle, hükümetlerle tebdil edilmiş; nimmedeniyet devri açılmış. Fakat, nev-î beşerin zekîleri ve kavîleri, insanların bir kısmını abd ve memlûk ittihaz edip, hayvan derecesine indirmişler.

Sonra bu memlûkler dahi bir intibâha düşüp, gayrete gelerek, o devri esir devrine çevirmişler; yani, memlûkiyetten kurtulup, fakat “El-hükmü li’l-galib” (Galip olan hükmeder) olan zâlim düsturuyla yine insanların kavîleri zaiflerine esir muâmelesi yapmışlar.

Sonra, İhtilâl-i Kebîr gibi çok inkılâplarla, o devir de ecîr devrine inkılâp etmiş. Yani, zenginler olan havas tabakası, avâmı ve fukarâyı ücret mukâbilinde hizmetkâr ittihaz etmesi, yani sermaye sahipleri ehl-i sa’yi ve ameleyi küçük bir ücrete mukâbil istihdam etmeleridir. Bu devirde sû-i istimâlât o dereceye vardı ki, bir sermâyedar, kendi yerinde oturup, bankalar vâsıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir bîçare amele, sabahtan akşama kadar, tahte’l-arz mâdenlerde çalışıp, kùt-u lâyemût derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor. Şu hal, müthiş bir kin, bir iğbirar verdi ki, avâm tabakası havâssa îlân-ı isyan etti. Şu asrın tâbiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya’yı zîr ü zeber edip geçen Harb-i Umûmiden istifade ederek, her yerde kök saldılar.

Mektûbât, s. 618

***

Ribânın kap ve kapıları olan bankaların nef’i, beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zalimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Âlem-i İslâma zarar-ı mutlaktır; mutlak beşerin refahı nazara alınmaz. Zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir.

Mektûbât, s. 810

***

Âyet-i Kur’âniye, âlem kapısında durup, ribâya “Yasaktır!” der. “Kavga kapısını kapamak için, ribâ kapısını kapayınız!” diyerek, insanlara ferman eder. Şâkirdlerine, “Girmeyiniz!” emreder.

Sözler, s. 662

LÜGATÇE:

hayat-ı içtimâiye: Sosyal hayat.

hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye: Siyâsî ve sosyal hayat.

memlûkiyet: Kulluk, kölelik.

ecîr: Ücretle çalışan, işçi.

mâlikiyet: Mâliklik, mâlik ve sahip olma.

nimmedeniyet: Yarı medeniyet.

kavî: Kuvvetli.

abd: Kul, köle.

intibâh: Uyanış.

İhtilâl-i Kebîr: Büyük Fransız İhtilâli.

ehl-i sa’y ve amele: Emekçi ve işçiler.

tahte’l-arz: Yerin altı.

kùt-u lâyemût: Ölmeyecek kadar alınan yiyecek.

iğbirar: Gücenme, kırılma.

avâm: Halk.

havâs: Üst tabaka, zenginler sınıfı.

ribâ: Faiz.

nef’: Fayda.

sefih: Zevk ve eğlenceye aşırı düşkün olan.

harbî: Harbedilen, savaşılan.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*