50 yıllık mektup

Bundan elli yıl önce göçmüştü bu kervandan.

Gençti, cevvaldi, çalışkandı. İmanla hizmet için çırpınıyordu. Yeni Asya Gazetemizin yayınında, neşir hizmetinde büyük emeği geçmişti. Gazetemizin ilk Umumî Neşriyat Müdürü ve başyazarı Nezihi Mustafa Polat’ı vefat yıl dönümü vesilesiyle rahmetle yâd ediyoruz.

Ebedî bir dâvâya baş koymuş insanlar, tarih boyunca unutulmaz. N. Mustafa Polat da, gençliğini ve kuvvetini Yeni Asya gibi hakkı söyleyen bir dâvâya vererek, bu kalemin susmaması gerektiğine inanmıştır. Ve bu yolda canla başla çalışmıştır.

Gazetemizin kuruluş gayesini  ilk sayıdaki, “Neden Yeni Asya?” başlıklı yazısında ifade etmiş, bizlere hangi değerlere sahip olmamız gerektiğini hatırlatmıştır. “Evet, Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır. Onun bahtını, talihini açacak, onu geliştirip inkişaf ettirecek istibdat değil, diktatörlük değil, tahakküm değil; şûrâdır, meşverettir, cumhuriyettir. Yeni Asya, işte bu mâdeni işletmek, bu cevheri yeniden ortaya çıkarmak için gazetemize isim olmuştur.”

Yeni Asya ve İttihad’ın arşivlerine baktığımızda, N. Mustafa Polat’ın gazetemizde yayınlanmış birçok yazısına rastlıyoruz. Neşir hizmetine baş koyanlar, okuyanlar, yazanlar ve ebedî dâvâya katkı sunanların bu mısralardan alması gereken çok dersler var. Hizmetin esasını, özünü, Yeni Asya gibi bir gazeteye neden ihtiyaç duyduğumuzu, devamlı ve tekraren hatırlamamız gerekiyor.

N. Mustafa Polat, “Okuyuculara açık mektup” başlıklı bir yazısında gazeteciliği hizmet için bir vasıta olarak gördüğünü anlatıyor. “Muhterem okuyucu, Gazeteciliği bir hizmet vasıtası kabul ettiğimiz ve bu anlayışla Yeni Asya’yı neşre başladığımız için her şeyden önce bu hizmetin devamına, gelişip inkişaf etmesine çalışmakta ve gayret sarf etmekteyiz. Hedefimiz, Yeni Asya’nın Türki- ye’nin en büyük fikir gazetesi hüviyetini alması ve seviyeli bir neşriyat sistemiyle vatan ve milletin selâmet ve saadetine hizmet etmesidir. Bir taraftan peşin hükümlerden kaçınıp, hadiseler karşısında objektif görüşle düşünce ve kanaatlerimizi ortaya koyarken, bir taraftan da haberlerde itidal ölçüsünü muhafaza etmeyi, daima iyi ve güzel şeyleri, müsbet ve yapıcı vak’aları okuyucularımıza intikal ettirmeyi denemekteyiz.”

Burada zikredilen hedefimizi,  birlik ve beraberlikle yerine getirme gayreti içinde olmalıyız.

N. Mustafa Polat, Yeni Asya’nın satış ve tevzii hususunda zuhur eden aksaklıkları izale etmek için, en büyük desteğin okuyucular olduğunu söylüyor.  “En büyük destek ve yardımı siz değerli okuyucularımızdan beklemekteyiz. Bizi bu çalışmalarımızda neticeye vardırmak ve Yeni Asya’yı yurdun her köşesinde herhangi bir aksaklığa meydan vermeden bulundurabilmek için umumî bayilerin gazete satıcılarının ve müvezzilerin daimî olarak kontrolünü de ancak sizler yapacak ve muhtemel saboteleri böylece önlemiş olacaksınız.” Nitekim “Yeni Asya, muhakkak ki sizin gazetenizdir” diyerek, sorumluluğun hepimizde olduğunu hatırlatıyor.

N. Mustafa Polat, bu kutlu vazifeyi hizmet olarak görmüş ve bunun için de belli düsturlar edinilmesi gerektiğini de söylemiştir. “Hizmet nasıl olur?” yazısında bunları şöyle sıralamıştır: “İslâmiyet selm ve müsalemettir, dahilde niza istemez” düsturuyla, her türlü ihtilâfa yol açacak hareketlerden kaçınmak; uhuvvetli, muhabbeti muhafaza etmek. Bu asırda en büyük tehlike benlikten ve hodfuruşluktan ileri geldiğinden, tam bir mahviyetle, kendi kusurunu görüp düzeltmek,  nefse itimad etmemek, mükâfatta kardeşini kendi nefsine tercih etmek. İman ve İslâmiyetin esasının sıdk olduğunu bilmek Nur-u Kur’ân hizmetinde tam bir sadâkatla çalışmak. Bu zamanın şahs-ı manevî zamanı olduğunu bilip, münferit hareketten, şan ve şöhretten benlik ve enaniyetten vazgeçmek. Ecnebi markalı siyaset tuzaklarına iltifat etmemek; her şeyin cadde-yi kübra-yı Kur’âniye ile halledileceği hakikatine inanıp, bu inançla hareket etmek. Hizmetkârlığı makamata tercih etmek…”

İşte ancak ihlâs ve samimiyetle birleşenler, haklı bir dâvâyı ebediyete götürebilirler.

“Bu dâvâ samimiyetle, cesaretle, ihlâsla, alın  teriyle, feragat ve fedakârlıkla yürür. Bu dâvâya gönül verenler şan ve şeref hastalığından, makam ve mevki hırsından, dünyevî -hatta- uhrevî,  her  türlü  menfaatten  vazgeçmesini  bilenler olabilir. Ehl-i dalâletin taarruzuna karşı  İslâm cephesini  bugüne  kadar  müdafaa edenler, böyle olanlardır. Onlara  minnettarız. “

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*