Ağlayanlar, ağlatanlar

Balyoz’un resmen “darbe hazırlığı” olduğu tescillendi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı, ilk önce mahkumiyet kararları bozulan ve tahliyelerine karar verilen sanıkların isimlerini okudu.

Sevinç çığlıkları gözyaşlarına karıştı.

Başkan bu kez haklarındaki mahkumiyet kararları onanan 237 sanığın isimlerini tek tek okudu.

Bazı sanık yakınları hıçkırıklara boğuldu, kimileri dayanamadı:

“Allah sizin belanızı versin, lanet olsun!” diye bağırdı.

Hatta, sanık yakınlarının bir kısmı, Genelkurmay Başkanlığı önünde gösteri düzenledi.

Sanık yakınlarının tepkisi anormal değil. Çünkü cezası “onanan” kişiler ya bir eş, yahut bir baba… Ne olursa olsun, onların gösterdikleri duygusal reaksiyon kaçınılmazdı.

Yine de insan ekrana yansıyan görüntülerde “Adalet istiyoruz” diye bağıran sanık yakınlarına acı acı bakmaktan kendini alamıyor.

Sebebine gelince;

Cezası onanan kişiler, yıllarca bu ülkede “derin yapılanmayı” organize eden bir çetenin devamı.

Ne yapmış bu çete:

“Türkiye Cumhuriyeti icra vekili heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs” etmiş.

Ağır Ceza Mahkemesi, bu teşebbüse ağırlaştırılmış müebbet cezası vermiş.

Bugün “adalet” isteyen ve gözyaşı döken sanık yakınlarına yakın tarihi hatırlatmak isterdik.

Yıllarca bu ülkede gözyaşı dökenler görmezden gelindi, onlar da “Adalet istiyoruz” diyerek meşru zeminlerde haklarını talep etmişti.

Başörtülü mağdurlardan bahsediyoruz. Onların da çığlıkları gözyaşlarına karışmıştı.

Ne duyan oldu, ne de gören…

O dönem başörtülü kadınlar yaşadıkları acıları, hissettiklerini anlatmadılar.

Anlatamadılar.

Sessiz çığlıklarını kimse duymadı.

Psikolojik olarak travma yaşadılar.

Hatta, “delirmenin” eşiğinden dönenler oldu. “Delirsem sanki kurtulacağım, bu şeyin içinden çıkamıyorum. Delirdiğim zaman her şey bitecek sanki…” diyordu bir kadın yaşadıklarını anlatırken.

Eğer darbe gerçekleşseydi, inanın çok daha kötü sonuçlar doğacak, bugün “Adalet istiyoruz” diye ağlayanların yerine bütün millet ağlayacaktı.

Eğer Balyoz’un eylem planları gerçekleşseydi yani;

-Dinî grup liderlerine yönelik ‘Döküm’,

-Gayr-ı Müslim cemaat önderlerine yönelik ‘Sakal’,

-Darbe karşıtı akademisyenlere yönelik ‘Tırpan’ ve

-Darbe karşıtı liberallere yönelik de ‘Testere’ eylem planları uygulanacak, her kesim bu darbeden payını alacaktı.

Yani hem analar, hem kızlar, hem de biz milletçe bugün halimize hıçkırıklarla ağlıyor olacaktık.

Allah bir daha bu millete “darbe” yüzü göstermesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*