Arefe Günü: Gelin başlayalım!

Peygamberimizin (asm) yüzünün tebessümünü hissediyorum. Hani hep başlamak isteyip de bir türlü adım atamadığımız o mesele var ya, işte onu artık ayak altına almanın zamanı geldi.

Yeter artık!

Ben ona değil, o bana mahkûm. Bu kadar aciz ve zayıf değilim. Ömrümün sonuna kadar ‘yarın’, ‘yarın’ deyip durmayacağım. İşte bu Arefe Günü, artık milât olacak.

On yıllardır oluşmuş kalın kalın duvarları, bir dinamitle, bir darbe ile yerle bir edeceğim. Aile içinde, akrabalar içinde, komşularla yaşanan birtakım meseleler vardır.

İnsanın olduğu yerde olan şeylerdir bunlar. Velev ki, size karşı insanlık dışı bir şey yaşandı.

Neticede böyle bir şey yaşanmışsa, öncelikli yapılması gereken şey, neden Allah benim üzerimde böyle bir şeye müsaade etti diye nefis muhasebesi yapmak lâzım değil mi?

Başımıza gelmiş durumlar karşısında, kaderin payını, o insanın da nefsi taşıdığını, nefis ve şeytanına yenik düştüğünü, bu olayın üzerinde döndüğü kişi olan biz de nefis taşıyoruz, elbette hatalarımız var, yanlışlarımız var, kusurlarımız var, bir pay da kendimize, son olarak ise, velev ki bir haklılık payımız varsa, büyüklük gösterip, o olayın zarar ve zulmünden kurtulmak için affetmek tam da olayı yok eden, bizi de rahatlatan bir sonuç verecektir.

Tabiî bunu da yapabilmek kolay değildir. Yani, kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık verebilmek ne büyük bir mü’min özelliğidir.

Bayram arefesindeyiz. Allah’ın rahmet hazinelerinin sağnak sağnak yeryüzüne indiği bir iklimdeyiz.

İşte tam da böyle bir mevsim, nefis ve şeytanımızın dizginlendiği bir zaman dilimidir.

Arefe Günü, yeryüzünü mü’minlerin aydınlattığı bir zaman dilimidir. Böyle bir manevî zengin ve güçlü bir mevsim elbette bizim de pek çok güç adımları atabileceğimiz bir zaman dilimidir.

Nefsimize kalsa, normal zamanlarda kendimize güç yetiremeyeceğimiz pek çok meseleler, işte böyle maneviyatı güçlü zamanlarda bize kolaylaşır ve Allah da güzel niyetlerle zor kapıları bir bir açar.

Zaten güzel niyet varsa, samimiyet varsa olağanüstü şeyler beklemek lâzımdır.

İşte, yeryüzünde maddî ve manevî dengeler değişmişken, gelin bu fırsatı değerlendirelim.

Küssek, barışalım. Nefsimize dönük adımlar atmak gerekiyorsa, hiçbir daha ertelemeyelim.

Namazlarımızda aksaklıklar varsa, ‘Bir daha asla!’ diyelim. Zekât konusunda dikkatli değilsek, daha ne bekliyoruz. Annemiz, babamız ve kardeşlerimize dönük bir iyilik adımı atacaksak, hemen hemen ertelemek yok. Bir türlü düzenli okuyamıyorsak, süreç bu sabah başladı bile.
**
Bütün bunları neden yazıyorum biliyor musunuz?

Akrabamız öğretmen hanım, eşimi arıyor. Cümle aynen şöyle: ‘Yasemin abla, tamam artık, nefsimin oyuncağı olmaktan kurtuluyorum. Başörtümü aldım. Pardösümü aldım. Arefe Gününü bekliyorum. Artık ben de tesettürlüyüm’ diyor. Evet, nefis ve şeytan kahroldu. İşte bayram! İşte şenlik! Peygamberimizin (asm) ümmeti hakkında yüzünün tebessümünü hissediyorum.
**
Üstad Bediüzzaman, Arefe Günü için şöyle başlıyor: ‘Aziz, mübarek kardeşlerim, pek çok selâm… Bizim memlekette eskide Arefe Gününde bin İhlâs-ı şerif okurduk.’ (Şuâlar, s. 474)

Üstadım, bizim memlekette de bin İhlâslar, binler İhlâslar, yüzler hatimler, on binler, yüz binler duâlar okunuyor şimdi. İmtihanlarımızın kolaylaşması için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz Üstadım. Ruhun şad olsun.
**
Kâbe’deki yakarışların, Arafat’ta kabul olan duâların yüzü suyu hürmetine, bizim de duâlarımızı kabul eyle Allah’ım!

Bize hayırlı işlerimizde güçlü adımlar atmayı nasip et! İyiliği emredip, kötülükten nehyeden kullarından eyle bizi! Evet, o zorlandığımız adımları atıyoruz Allah’ım, bizi iman cihetinden güçlü kıl!

Sana karşı sonsuz, tükenmek bilmeyen bir ümit taşıyoruz. Sana karşı sonsuz hüsn-ü zan içerisindeyiz. Affet ve o attığımız, atmaya niyetlendiğimiz iyilik adımlarımızı sabit eyle. Amin!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*