Bediüzzaman, devletin adalet üzerine kurulmasını istedi

Bediüzzaman Said Nursî vefatının 52. yıl dönümünde Eskişehir Yeni Asya Temsilciliği tarafından organize edilen konferansta anıldı.

Eskişehir Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleştirilen konferansa  Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı Kâzım Güleçyüz, Harran Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Yeni Asya yazarı Sebahattin Yaşar katıldı. Programa Bursa, Kütahya, Afyon,Tavşanlı, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Bilecik, Bozüyük gibi çevre il ve ilçelerden de çok sayıda dinleyici katıldı. Sunuculuğunu İzzet Atik’in yaptığı programın açılış konuşmasını Mehmet Kutlular yaptı.

NUR HİZMETLERİ TÜRKİYE SINIRLARINI AŞTI

Kutlular, Risâle-i Nur hizmetlerinin Türkiye sınırlarını aşarak bir çok ülkede devam ettiğini, Risâle-i Nur’un elli kadar yabancı dile çevrilerek geniş bir coğrafyada okunduğunu söylerken, geçen yıl Şam’da, bu yıl da Saraybosna’da gerçekleştirilen anma programları ile, dünyanın Bediüzzaman’ın fikirlerine ne kadar ihtiyacı olduğunun daha iyi anlaşıldığını ifade etti.

ÂDEM (AS) EŞYANIN HAKİKATİNİ BİLİYORDU

Daha sonra kürsüye dâvet edilen Harran Üniversitesi Öğretim üyesi Sebahattin Yaşar, “Bediüzzaman Said Nursî’ye göre insanlığın kurtuluş reçetesi, Kur’ân Medeniyeti” konulu bir konuşma yaptı. Yunus Emre diyarında Bediüzzaman’dan bahsetmek ayrı bir anlam taşıyor” diye konuşmasına başlayan Yaşar, Batı medeniyeti ile Kur’ân medeniyeti arasındaki farkı ortaya koydu. Yaşar, “Medeniyetlerin öncüleri Peygamberlerdir. Siz bakmayın ilk insanların ne kadar ilkel ve vahşi olduğunu söyleyenlere. İlk insan olan Hz. Adem Aleyhisselâm medeni bir insandı. Bütün varlıkların isimlerini biliyordu, toprağı sürüp ekmeyi, ondan mahsul elde etmeyi biliyordu. Çünkü o bir Peygamberdi. Kendisine lâzım olan  pek çok bilgi ve beceri, Allah tarafından O’na öğretilmişti. Diğer Peygamberler de kendi zamanlarında ihtiyaç duyulan her türlü medeni donanıma sahiplerdi” dedi. İnsanların dinden uzaklaştıkça vahşi ve bedevi bir hayata doğru sürüklendiklerini anlatan Yaşar, bütün medeniyetlerin güzelliklerinin ilâhî kökenli olduğunu anlattı. Kaynağını dinden almayan medeniyetlerin ise insanlığa acı, vahşet, kan ve gözyaşından başka bir şey vermediklerini belirtti. Yaşar, insanlığa en yüksek medeni değerlerin Peygamber Efendimiz (asm) ve Kur’ân-ı Kerim tarafından getirildiğin, bugünkü Batı medeniyetinin ne kadar güzellikleri varsa, İslâm’dan alındığını, vicdan sahibi Batı mütefekkirlerinin “Rönesansı İslâm’a borçluyuz” dediklerini belirtti. Kur’ân Medeniyetinin evlerde başladığını ifade eden Sebahattin Yaşar, “evlerimizdeki hayatın temellerini Kur’ân medeniyeti belirlemiyorsa, medeni olduğumuzu iddia etmemiz anlamsız olur” dedi.

KUR’ÂN’DAN ALDIĞI İLHAMLA RİSÂLE-İ NURLARI TELİF ETTİ

YENİ Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçüz ise, Bediüzaman Hazretlerinin hayatında Eskişehir’in önemli bir yer tuttuğu gibi, Eskişehir için de Bediüzzaman’ın çok büyük bir değer taşıdığını ifade etti. Bilindiği gibi Bediüzzaman ilk “Medrese-i Yusufiye” tahsilini Eskişehirde tamamlamıştır ifadesini kullanan Güleçyüz, Bediüzzaman’ın yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin sağlam temeller üstüne oturması için zamanın idarecilerini uyardığını, bunun için TBMM′sinde bir beyanname yayınlayarak millet vekillerinin milletin mânevî değerlerine sahip çıkmasını istediğini belirtti. Güleçyüz şöyle devam etti: “Bediüzzaman, yeni devletin hürriyet, adalet ve eşitlik üzerine kurulması gerektiğini, bu esasların ise Kur’ân’ın esasları olduğu söylüyordu. Fakat devlet yönetimini ele geçiren bir grubun, Kur’ân’la barışık olmadığını gördü. Onlarla siyasî bir çatı altında çalışmanın mümkün olmadığını anladı. Başından beri tesisi etmeyi düşündüğü Medresetüzzehra projesini gerçekleştirmek üzere işe koyuldu. Kur’ân’dan aldığı ilhamla, bu medresenin kitapları olacak olan Risâle-i Nurları telif etti.” 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*