Çobanisa’lı Korkut Efe’nin, eşkıya olarak namı her yana yayılmıştı. Bu zorba, gasp ettiği malları başka köylere ve şehirlere götürür buralarda satardı.
Günün birinde Korkut Efe, gasp ettiği bir atı Barla’lı bir köylüye veresiye olarak satar. Vadesi gelen parayı almak üzere Barla’ya gider. O gün atı sattığı köylü tarlaya çalışmaya gitmiştir. Eşkıya Korkut Efe, köylünün tarladan gelmesini beklerken sokak başında sohbet eden köylülerin yanına gelir. Üstünde siyah cübbe, beyaz sarıkla dağ gezisinden dönen Bediüzzaman, Korkut Efe’nin dikkatini çeker. Köylülere bu zat kim diye sorar. Barla’lı köylüler: “Bu zat şarktan gelen değerli bir âlimdir.” derler. Korkut Efe, âlimin ne olduğunu anlamaz ve zihninde yıllarca yer etmiş mesleği icabı düşüncelere dalar. Kendi kendine: “Bu şarklı adamda belki silâh, kasatura gibi antika eşyalar vardır” diye düşünür. Antika eşyaların var olabileceği zannıyla Bediüzzaman’ın peşine düşerek evinin kapısına kadar gelir. Kapıyı çalar. Bediüzzaman kapıyı açtığında Korkut Efe ona selâm verir. Bediüzzaman selâmını alır ve onu içeri buyur eder. Korkut Efe, Bediüzzaman’a: “Hocam, sizin şarklı olduğunuzu duydum. Ben antika meraklısı biriyim. Sizde silâh veya kasatura gibi benzeri antika eşyalar varsa almak isterim” der. Bediüzzaman, Korkut Efe’nin yüzüne bakar, biraz bekler ve ona: “Sana ‘ya baki entel baki’ vereyim mi?” der. Cahil Korkut Efe, Bediüzzaman’ın söylediği sözden bir şey anlamaz. Korkut Efe bu da ne demek diye söylendikten sonra karanlık bir sokakta yolunu şaşırmış gibi anlamsız olarak ona bakar. Bediüzzaman, Korkut Efe’ye “El baki entel baki”nin anlamını bir gül koklar gibi ona güzellikle anlatır. “Seni ve beni yaratan Hâlıkımın dostluğunu sana veriyorum.” der.
Korkut Efe hayatında hiç yemediği bir yiyeceğin tadını almış gibi yüzü şekilden şekle girer. Bu konuşulanların ne demek olduğunu anlamaya çalışırken ter içinde kalır. Gözlerinin içi büyür, ağzının içi kururken o sözler kafasında ateş topu gibi gider gelir. Bir an başı döner ve sarılı bir halı gibi yere yığılır. Bir müddet yerde baygın kalır. Ayılıp gözleriyle etrafına bakınır. Bediüzzaman elinden tutarak onu yerden kaldırır. Bediüzzaman odasının tavanına astığı çeşitli meyveler arasından bir salkım üzümü alır ve tanelerini tek tek koparıp Korkut Efe’ye yedirir. Korkut Efe kendine geldikten sonra Bediüzzaman onu kolundan tutar kapıya kadar getirir.
Bediüzzaman Hazretleri, Korkut Efe’ye: “O atın parasını köylüden alma ve eve gidinceye kadar yolda ‘ya baki entel baki’ oku!” der. Korkut Efe, kapıdan dışarı çıktığında saçından tırnağına kadar ter içinde kalmıştı. Yürürken Bediüzzaman’ın ona anlamını açıkladığı ‘ya baki entel baki’ sözü zihninde dolaşıyordu. Ruhuna esen bu güzel rüzgâr, ilk defa kalbinden gözlerine bir yol açmıştır. Gözleri kalbinden yol bulan gözyaşlarını dökmek için Barla sokaklarını aceleyle terk ederek bir ağacın altına oturur. Gönlünce uzun uzun, doya doya, hıçkıra hıçkıra ağlar. Sonra kendini toparlar. Yüreği bir fırtına sonrası berrak gökyüzü gibi açılır. Zihni ve kalbi arasında bir mahkeme kurar. Kendine: “Ey Korkut Efe! sen bu güne kadar boşa giden bir ömürle günahlara dalmaktan başka ne yaptın? diye sorar ve eve varıncaya kadar da ‘ya baki entel baki’ okur. Korkut Efe, Barla’ya bir eşkıya olarak gidip Çobanisa Köyü’ne bir Müslüman ve bir Nur Talebesi olarak döner. Sonra hayatını helâl dairesinde kazanan birine dönüşür. Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra her yerde: “Ben yeniden doğdum!” der.
Korkut Efe, bir gece başında takkesiyle Risale-i Nur yazılan ve okunan bir sohbetten dönerken jandarma onu yakalar ve karakola götürür. Sabah savcının karşısına çıkarılır. Korkut Efe, savcıya: “Sayın savcı; ben hırsızlık, eşkıyalık yaptığımda beni yakalayıp buraya getirdiniz. Sarhoş olarak dolandığımda, kız peşinde koştuğumda da beni yakalayıp buraya getirdiniz. Bu yolların yanlış olduğunu bana hep söylediniz. Şimdi ise Müslümanlığı yaşayayım dedim beni kolumdan tutup yine buraya getirdiniz. Savcı bey, ne olur bana bir yol gösterin. Ben nereye doğru gideyim?” der. Savcı jandarmalara kızgın bir ses tonuyla: “Siz bu adamı niye getirdiniz!” diye azarlar. Serbest bırakılan Korkut Efe, Risale-i Nur’un okunduğu ve yazıldığı eve doğru yola çıkar. Yol boyunca alışkanlık haline getirdiği ‘Ya baki entel baki’ okuyarak dostlarının olduğu yere gider.
Misbah Eratilla
Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman ve Yaşar Gökçek
- Bahara veda ederken
- Molla Hasan Karanasi ve Bediüzzaman
- Rıfat Filizer ve Bediüzzaman
- Kaybolan yıllar!
- Mehmet Gülırmak ve Turnam Türküsü
- Hançerli bir zat
- Her şey geçer
- Cennetin hikmeti
- ‘Bir genç dinsiz olmuş’ haberi karşısında…
İlk yorum yapan olun