Bir Sen var bizden içeru

Yaz mevsiminin Ağustos ayının sıcak bir gününde koyulmuştuk yola. Zira bir grup genç olarak okumaya niyetlenmiştik. Program yerimiz ise Ayaş’taki Asyayla tesisleri idi. Asyayla tesislerinin inşaatı o sene başladığı halde tesisin bir bölümü o yaz hizmete hazır olması için yetiştirilmişti. Neticede, birkaç ay süresince yüzlerce kalbin, ruhun ve aklın nurlanmasına ve feyizlenmesine imkân sağlanmıştı.

Sıra bizdeydi, üniversiteli ve liseli kardeşlerimizle heyecanlıydık. Yeni bir okuma program neşesi hissediyorduk. Huzur ise dört yanımızdaydı sanki. Çünkü bize şahdamarımızdan daha yakın olan Rabbimize yakınlaşmaya çalışıyorduk ve O’nun huzurunda huzur hissediyorduk.

Gafletler ve su-i istimaller yanımızda yoktu. Onların gerçek yüzlerini görüp iki yüzlerini arkamızda bırakmıştık. Dahası, hakikat çekirdekleri âlemlerimizde meyve verirken, sosyal hayattaki durumumuz ve muhataplarımız için yeni umutlar filizlenmeye başlamıştı.

Bu, lisedeki bir hocamın “Birilerinin toplanıp kitap okuma programları yapması Türkiye için ilginç durum” deyişinden daha çok anlamlı bir olaydı bizim için. Zira yaratılma sebebimiz ve gayemiz olan Allah’ımızın ve Peygamberimizin (asm) sevgisi ve rızası hedefimizdi. Bir yandan Kur’ân yıldızlarını ve çiçeklerini okurken bir yandan da kâinat âyetlerini okuma fırsatı bulduk. Asyayla tesisleri düzlük bir arazide, ufku ve tefekkür açısı geniş. Etrafında yeni bahçeler, sarı veya kahverengi ve yeşil tepeler ya da tepecikler. Ufkun son noktasında sıra dağlar… Dağ gibi büyük, beyaz bulutlar… Gök, Ressamı Tek olan bir resim tablosu gibi güneşin batışında renk cümbüşü turuncu, sarı, kırmızı ve beyaz renkler mavi bir fon üstünde.

Anonim bir söz olan “Her şey üstüme üstüme geliyor diyorsan, ters yola girmişsindir” sözünün tersini yaşadık. Çünkü program boyunca tattığımız hakikatler ve güzelliklerle her şeyin bizim için var olduğunu ve yaratılanların kardeş ve dost olduğunu öğrendik ve hissettik. Buna şahit olan sadece aklımız ve kulaklarımız değildi. Çünkü fıtrîliği ve hakiki güzelliği bütün duygularımız, ruhumuz, kalbimiz aldıkları gıdalarla ve lezzetlerle kabul ediyorlardı. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri’nin “İman dünyada dahi manevî bir cenneti yaşatır” tesbitini bizzat program boyunca maddî ve manevî olarak hissettik.

Daha öncesinde “Gafletteyim, gaflettesin, gaflette, gafletteyiz, gaflettesiniz, gafletteler” mânâlarını yaşayan bizler, artık “Huzurdayım, bahtiyarsın, hakendiş, hudabiniz, hudaperestsiniz, mü’minler” açılım ve mânâlarını görebiliyorduk.

Hz. Peygamber (asm) gözünü göğe çevirdiğinde “Ey kalpleri çekip çeviren Allah’ım! Kalbimi kulluğun üzerinde sabit tut” diye duâ ettiği gibi, biz de Allah’tan kulluğumuzu bize tanıtan hizmet-i imaniye ve Kur’âniye’de bizi sabit tutması duâsını ediyoruz. Asyayla tesisi gibi bir nimeti bize ihsan eden Allah’ımıza şükür ederken, tesisin yapımını gerçekleştiren Ankaralıları tebrik ve onlara teşekkür ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*