Okuma programının bize kazandırdıkları

Dünya meşgalesinden yıpranan duygularımızı tamir ve ihya gayesi ile Bismillah diyerek on günlük programımıza başladık. Bazen gürültülü bir ortamda rahatsızlık duyar ve bu rahatsızlığı gürültünün son bulması ile anlarız ve bir rahatlama ile oh deriz ya…

Aynen bunun gibi dünya işlerinden yorulan kalbin, sahibi ile arasına perdeler giren ruhun, akla giren şüphenin izale edildiğini Risale okumaları ile anlıyor ve büyük bir rahatlamayla “Oh!” diyoruz. Çünkü biz Cemal-i Baki’ye müştakız, fena ve fani işler bizi derinden sarsıyor. Dünyanın en büyük faniye bakan bir işi; bize, en mümtaz varlığın mahiyetine denk gelmiyor.

Zira insan; basit ve sıradan olmadığı için, kâinata daha geniş ve daha manalı muhatabiyeti var. Bu yüzden yaşadığımız arz, iman nazarıyla bakılmadığında hikmet dolu olaylar abes bir olaya inkılâp eder. En değerli sahip olduğumuz hayat, çizgisinden çıkmayla aslî gayesini icra edemez. Tamamıyla hayır olan değerimiz ve değerlerimiz kıymetini yitirir ve muhatap olduğu her şey mertebe-i âlîden mertebe-i süflîye iner.

İnsan, insaniyet cihetiyle en âlâ mertebeye intizar eder ve bu hâleti ruhunda hissetmek ister. Ancak bu his de Rabbini tanıma, emirlerine inkıyad etmeyle hasıl olacaktır.

Bu şuurla hayatına yön vermeye çalışan aklı başında arkadaş grubuyla bir okuma programı tertip ettik. İnsaniyetimizin mahiyetini bize ders veren Risale-i Nur’ları tetkik ettik. Şahsî okumalar ve müzakereli dersler ve kâinat kitabının tefekkürü, hepsi ayrı ayrı, ruhumuza huzur, kalbimize sürur, aklımıza itminan sağladı. Allah’ı tanımak, Sonsuz Kudretin biz aciz varlıklara ihtimam gösterdiğini anlamak insana cennet misal halet-i ruhiye kapılarını açıyor. Sonsuz şefkati görmek, sonsuz hikmeti görmek insana kulluğunun en son noktasıyla sahibine yönelme gayreti kazandırıyor.

Kâinata ve küçültülmüş numunesi olan insana, tercümesi olan Kur’ân hesabıyla bakabilme özelliğini kazandıran Risale-i Nur’un hususiyetini bir daha anlıyor ve kıymetini bilememenin teessürüyle baş başa kalıyoruz. Okuma programımız, sayısal değer olarak on günlük zahiri kısa bir dilim olsa da, iman hesabıyla bakınca Allah’la olan ân-ı seyyale dahi çoklar hükmünde olduğunu biliyor ve hissediyoruz. Her an Huzur’da olduğumuzun dersini alıyor ve mutlak bir ademin olmadığını Risale-i Nur’un iman bahisleri ile anlıyoruz. Muhakeme etme özelliği kazandıran Muhakemat kitabının nazarıyla Risale-i Nur’a baktığımızda da harika bir tefsir olduğuna hükmediyoruz.

Risale-i Nur’da bulunan her bir kitabın ve her bir konunun imanın hakkalyakîn derecelerine yolculuk yaptırdığını müşahade ediyoruz. Risale’leri okudukça ne de çok ihtiyacımız olduğuna, ihtiyacımızı hissettikçe de Risaleleri okuma zaruriyetimizi fark ediyoruz. Bu sebeple Risale okumanın kıymetini ve okuma programlarının önemini yine bir okuma programında tazeliyoruz. Zübeyir Ağabeyin de “Şimdi oku kabirde okuyamazsın” sözünü hatırlıyoruz.

Risale-i Nur’ların kıymetini anladıkça, müellifi Aziz Üstadımızın da kıymetini ve onu neşredenleri ve teşhir edenleri ve ilân edenleri ve teksir edenleri ve hayatının gayesi yapanları anlıyor, Allah onlardan razı olsun diyoruz. Bu maksat üzerinde şahs-ı manevînin bir azası olabilme cehd ve gayretini Rabbimizden talep ediyoruz. Bu gaye ile hayat yaşayanlara maddî ayrılığın tesiri olmadığını “Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz ahirette, birimiz dünyada olsak biz yine birbirimizle beraberiz” sözü ile anlıyoruz.

Allah bizi birbirimizden ayırmasın.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*