Çocuk olmanın tadı

Ne olur öldürmeyin isteklerinizi, önüne geçmeyin. Bakın aynalara masum yüzlerinize saatlerce. Hiçbir döneminizde bu denli temiz bulamayacaksınız yüreğinizi. Ufacık yüreğinizi küçücük şeyler nedeniyle sonsuz mutluluklarla bezemek bu kadar kolay olmayacak.

Koşun bazen yokuş aşağıya rüzgara doğru… Sizden hızlısı olmasın… Bisikletinize binin. Çevirin pedallarınızı. Korkmayın düşmekten. Olurda  düşerseniz kanasın diziniz dirseğiniz. Oynayın arabalarınızla, bebeklerinizle, acıksın bebeğiniz, altını ıslatsın, anne desin size, annesi olun onun, şefkat görsün yüreğiniz… Arabalarınızla oynayın… Çamurdan evleriniz olsun, çamurdan çorbanız… Bırakın üstünüz kirlensin, yağmur yağsın üstünüze, çikolata olsun elbiseleriniz elleriniz şekerden yapış yapış… Parmaklarınızı yalarken  bakışlarınız tüm dünyanın bakışlarından habersiz saf temiz…
Ağaçlara dizlerini çizmek pahasına çıkmaktan, dalların ucundaki kırmızı elmalara  uzanırken ki heyecanından vazgeçme. Yağmurun yağmasına “çiçekleri büyütüyor” diye sevin, çevrende ıslandı diye üzülen ve yağmurlu havayı sevmeyen büyük(!)lerine inat. Kar tanelerinin usul usul yüzüne değmesiyle neşelen, yerde birikmesine sabırsızlan, avuç avuç  soğuktan moraran ellerini gülümseyerek seyret. Gökyüzüne çevir temiz bakışlarını, hayranlıkla bak yıldızlara, bir tırtılın kelebeğe dönüşmesine hayret edebil, balıkların nasıl nefes almadan yüzebildiklerine şaşır.
Soru sormaktan bıkma, kuşları okşamaktan, toprağı karıştırmaktan, korkma. Düşler kurmayı bırakma, bulutların seni  çok uzaklara taşıyabileceğine, Ay’ın sadece senin için doğduğu inancıyla izle, bir gün çok zengin olup çocuklar dahil herkese bayramda  elbise dağıtacağın inancını kaybetme.
Bayramları haftalar öncesinden için içine sığmayarak bekle. Sokakta bulduğun acıkmış yavru kediyi doyurmak için, koşarak bakkala git ve cebindeki son parayla süt alabil ve o kediyi izlerken en az annesi kadar sevinebil. Yakar top oynarken en küçükleri “fasulye” yapıp, “vurulamazlar” listesine ekle. Mızıkçılığı dünyanın en kötü işi kabul et, kandırıkçılığa çıkarların için başvurma, ispiyonculuk literatüründe durumuna göre olabilir bir şey olmasın, her gün yeni bir şeyler öğrenmekten vazgeçme, küskünlüklerin birkaç dakikadan fazla sürmesin, sabrın olsun haklı da olsan gerektiğinde, tahammülün olsun başka renklere, yüreğin herkesi sevebilecek kadar büyük olsun her daim… Çocukluğunuzu yaşayın, çocuk kalın.
Ne varsa  yapmak istediğiniz yapın. Kalkın ekran başından ve o büyüdü abi abla oldu diyenlere sakın aldırmayın. Doyasıya çizgi film izleyin. Sadece yaşayın. Siz daha büyümediniz bunu unutmayın… Ve hiç çürütmeyin, öldürmeyin kalbinizdeki masum düşleri…

Ve siz büyükler… Bırakın bu dediklerimizi yapsın. Abla /Abi  oldun diye bir misyon  yüklemeyin çocuklarınıza çocukluğundan önce. Bu onun “abla”lığına ve “çocuk”luğuna çok zarar verecektir. Bırakın önce çocuk olsunlar abi abla zaten zamanla olmak zorunda kalacaklar ve olacaklar, anlayacaklar. Ve izin verin kaldırın bilgisayar ekranının onu esir alan kollarından. Dışarıda  tehlike var diyerek farkında olmadan daha büyük bir tehlikenin içine atmayın onu. Bırakın düşsün, arkadaşlarını nasıl seçeceğini öğrensin, ayağa kalkmayı bilsin… Bırakın çocuk olsun çocuk kalsın…
 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*