Çocuklarda kaybetme korkusu

İnsan doğumundan itibaren her yaş diliminde yeni bir duyguyla tanışır. Daha önce bilmediği ve tatmadığı duygu ve düşünceleri fark eder. Hiç sorgulamadığı ve anlamadığı olayları sormaya, araştırmaya ve merak etmeye başlar. Her yaş dilimi ona yetişkin hayatının gerekli malzemesini kazandırmaya çalışır.

Korku duygusu da, çocuğun kendini koruması, hayatını idame ettirmesi için öğrenmesi gereken bir duygudur. Tehlikeyi hissetmek, onu algılamak ve kendini korumak davranışı korku duygusunun öğrenilmesiyle mümkündür. Çocuk kendini korumayı, ailesinin uyarıları ve kendi yaşanmışlıklarıyla öğrenir. Eli yanan bir çocuk, sıcak olan şeylerden uzak durmayı öğrenir. Ani ses irkilmeye ve çekilmeye yol açar. Aynı şekilde annesinin dengeli uyarıları, ona tehlikeli olan şeylerden kendini koruması gerektiğini öğretir.
Çocuk korkularla 3-4 yaş civarında tanışır. Ondan önce bir böceği cebine alıp gezdirebilirken, bu yaşlardan itibaren gerçek ve hayalî korkular yaşamaya başlar. Karanlıktan, bazı hayvanlardan, yalnız kalmaktan ve kötü rüya görmekten korkar. Gerçek ile hayalî olanı birbirinden ayırt edemediği için olayları ve gördüklerini abartıp anlatabilir. Gece yalnız yatmak istemez, karanlıkta bir şeyler gördüğünü, garip sesler duyduğunu iddia eder. Gece uyanıp anne babasının yanına gelerek, ısrarla onlarla yatmak istediğini söyler. Bu dönem çocuğun yaşı ve gelişimi ile alâkalı normal bir süreçtir. Ne zaman ki bu korkular çok yoğunlaşır, çocuğun hayat kalitesini, uykularını, günlük hayatını olumsuz etkilerse, o zaman normal olmaktan çıkar, tedbir alınması gereken bir durum halini alır.
Kaybetme korkusu da çok yoğun yaşandığı, çocuğu duygusal olarak kaygılı ve endişeli yaptığı zaman problem olmaya başlamış demektir. Hayatın içinde hepimiz sevdiklerimizi kaybetmekten korkarız, onlara bir şey olmasından, zarar görmeleri düşüncesinden rahatsız oluruz. Ama ne zamanki bu duygu çok yoğun yaşanmaya başlar ve bütün hayatımızı kaplarsa, kaybetme korkusundan başka bir şeye odaklanamaz hale geliriz. İşte o zaman sağlıksız bir sürece girmiş oluruz.
Çocuklar özellikle de okul öncesinde anne babalarını kaybetmekten çok korkarlar. Ölümü fark etmeye başladıklarında onların hasta olup ya da yaşlanıp öleceğinden korkarlar. Onları okuldan almayı unutacaklarından endişe duyarlar. “Ya annem gelmezse” diye düşünüp kaygılanmaya başlarlar. Okula alışmakta ve okulda kalmakta zorluk yaşadıkları gibi derse ve oyuna da odaklanmak da güçlük yaşarlar. Zihinlerindeki kaybetme ve terk edilme korkusu o kadar yoğundur ki, bunu bir kenara koyup hayata katılmakta zorlanırlar. Annenin eteğinin dibinden ayrılmak istemezler. Bazı durumlarda en yakınlarıyla bile kalmakta çekingenlik gösterirler. Anneyi evin içindeyken bile arar hale gelirler. Anne diğer odaya geçse ya da lavaboya gitse, çocuk ona bakıp göremeyince panikler ve şiddetle ağlamaya başlar. Sonrasında onu rahatlatmak ve sakinleştirmek de oldukça güçleşir.
Özellikle kandırılmış, kandırılarak birilerine bırakılmış, tehdit edilmiş ve korkutulmuş çocuklar kaybetme korkusunu çok yoğun bir şekilde yaşarlar. Anne babanın verdiği söze ve vaatlerine inanmazlar. Çünkü güvenlerini kaybetmişlerdir.
Çocuk yaramazlık yaptığında anne onları durdurmak için korkutmayı dener. “Siz beni çok üzüyorsunuz, ben de yakında hasta olup ölürüm, siz çok yaramazlık yapıyorsunuz, o zaman bende başkalarının annesi olurum, sizi bırakır giderim, böyle yaramazlık yapmaya devam ederseniz, gelip sizi okuldan almam’’ gibi sözler sarf eder. Bu durum başlangıçta çocukları susturuyor gibi görünse de sonrasında fazlasıyla acısı çıkar. Çocuklar bu söylenenleri bir tehdit olarak değil, birer gerçek olarak algılarlar. Bu korkunun verdiği kaygıyla daha huzursuz, saldırgan ve hırçın olurlar. Hatta bu durum inadına yapmaya ve vurdumduymazlığa bile dönüşebilir.
Çocuk annesinin bu olumsuz cümlelerini ciddiye aldığı için okulda da hırçın ve başarısız olur. Derse odaklanamadığı gibi, arkadaşlarına karşı da öfkeli ve saldırgan davranışlar sergileyebilir. Tehdit ederek, sevmeyeceğimizi söyleyerek onları durdurmaya, sakinleştirmeye çalışmak sorunu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirir. Çocuk kendini korumasız ve güvensiz hisseder. Bu yüzden de anneye daha da yapışır. Onu bir an bile yalnız bırakmak istemez. Bir an gözünün önünden kaybolsa onu terk edeceğinden, gideceğinden korkar, panikle ağlamaya başlar.
Bu sebeple “henüz küçük anlamaz ve unutur” diye düşünmeyelim. Söylediğimiz tehdit içeren cümleler maalesef ki onların zihinlerinde kalıcı izler bırakıyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*