Değerlerimizin Değerini Bilmek

Image

“Vehip Sinan ustanın çizgilerini ilk kez bir il devlet kütüphanesinde görmüştüm. İlkokul dördüncü sınıfa gidiyordum, yarıyıl tatiliydi ve öğretmenimiz ödev olarak bir kitap okumamızı istemişti. Arkadaşlarla birlikte kütüphaneye gidip kitap seçtik. Ben o yaşta çizgiye merakımdan dolayı, elime ilk geçen kitabı yani Topuz’u okumaya başladım.

Birinci kitabın son karesi heyecanlı bir yerde bitti. Bir sonraki kitabı okuduğumda üçüncü kitabı merak etmiştim. Ama üçüncü kitap hiç basılmadı. Hala maceranın devamını merak ederim.

Topuz, Mıstık, Keloğlan, Bebe Ruhi çizgi albümleri beni çok etkilemiştir. Profesyonel çizim hayatımda hala onun izlerini taşırım. Çünkü gerek günlük gazetede çıkan çizimleri, gerekse çocuk dergilerindeki çizimlerini biriktirip saklardım. Onun çizgilerine bakarak kendi çizgimizi geliştirmeye çalışırdım. Bir nevi usta/çırak ilişkisi gibi… Derken, yıllar sonra bizim çizgiler onun izlerini taşımaya başladı.

İdeolojilerin at başı gittiği dönemde muhafazakar kalenin tek çizeriydi. Alt yapısı çok sağlamdı ve mizahın da bir onuru olduğunu hatırlattı bize. Çünkü Bab-ı Ali terbiyesinden geliyordu.
Çizgileri, mümkün olduğu kadar oval… Köşeli ve sivri çizmekten kaçınırdı. İlk bakışta size yabancı gelmeyen sanki yıllardır okuyormuşcasına sempatik bir üsluba sahipti. Yani bir taraftan Disney’i hatırlatan üslup, bir taraftan bizim diyebileceğimiz karakterler… Doğu ile Batının sentezi gibi.

Tercüman Çocuk’tan sonra Can Kardeş… Ardından Türkiye Çocuk dergisinde çizgilerini cömertçe sergiledi. Nereye gitse, içinde yaşattığı Topuz ve Tamer’i beraberinde götürdü.
Eserleri çocuklara yönelik gibi görünse de aslında muhatabı, geleceğin büyükleriydi.  Her macerada bir ironi gizliydi.
Siyasi karikatürler onun günlük fikir bahçesiydi. Her taşlama, bir “saptama”ydı. Ya da her “saptama” bir taşlama. Sinan fikirlerini çizgiye dökerken, kimseyi incitmedi, küstürmedi ve darıltmadı. Yazısız karikatürlerinde bile sanki çizgiler kağıttan fırlayacakmış gibi kıpır kıpırdı. Çizgilerdeki hareketlilik insanın yüzüne tebessüm olarak geri dönerdi.

 

 

Can Kardeş Yayın Koordinatörü olduğum dönem bir arkadaşımla Vehip Sinan’ı ziyarete gittiğimde donanımlı bir masa bekliyordum. Hani klâsik ressam masaları vardır;  hafif eğimli bir yüzü, sağında ve solunda monte edilmiş küçük ışıkları olan… Ama o ne? Ne kocaman bir masa var, ne de ışık? Bunca yıldır hayranlıkla izlediğim çizgileri nasıl çiziyorsunuz diye sorduğumda, dizinin üstüne bir yastık, onun da üstüne parşömen ve onun üzerine de normal bir kağıt koyarak gösterdi. Usta çizer masada çizmektense kucağına alarak çizgilerini sevgiyle çiziyordu. Hem de yıllardır. Belki bu yüzden çizgilerinde sevecenlik hayli fazlaydı.

Vehip Sinan’ın bunca yıla rağmen halâ onu takip eden bir kitlesi var… Bir dönem okurları olan çocuklar büyüdü… Şimdi onun çocukları Vehip Sinan’la tanışıyor. Topuz hala kitap olarak basılıyor ve ben onun çizimlerini boyamaktan şeref duyuyorum.
Kimbilir daha kaç çocuk Vehip Sinan’ı kütüphanelerden tanıyacak ve onun çizimleriyle büyüyecek?”
Vehip Sinan’ı anma programında ben bu yazıyla destek verdim.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş tarafından hazırlanan bu etkinlikte onu dostları yalnız bırakmadı.
Değerlerimizin değerini, ölmeden önce bilelim.
Bu yüzden Sinan ustaya Allah nice, hayırlı ve uzun ömür ihsan etsin diye dua ediyoruz.

 

Image

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*