Gayr-i meşrû zevkler, zehirli bal hükmünde

Zehirli bir bal hükmünde olan gayr-i meşru dairedeki gençliğin sefahetkârâne zevkleri,hazine-i ebediyenin ve saadet-i sermediyenin bileti ve vesikası olan imanı kaybettiği için…
(Dünden devam)

Her gün ve her yerde ve her vakit vefiyatların gösterdikleri dehşetli hakikat-i mevt ise size, başka gençlere söylediğim gibi bir temsil ile beyan ediyorum.

Meselâ, burada gözünüz önünde bir darağacı dikilmiş. Onun yanında bir piyango –fakat pek büyük bir ikrâmiye biletleri veren– dairesi var. Biz buradaki on kişi alâküllihâl, ister istemez, hiç başka çare yok, oraya dâvet edileceğiz; bizi çağıracaklar. Ve çağırma zamanı gizli olmasından her dakika ya “Gel, idam ilâmını al, darağacına çık” veyahut “Gel, milyonlar altın kazandıran bir ikramiye bileti sana çıkmış, gel, al” demelerini beklerken birden kapıya iki adam geldi. Biri, yarı çıplak güzel ve aldatıcı bir kadın; elinde zâhiren gayet tatlı, fakat zehirli bir helva getirip yedirmek istiyor. Diğer biri de aldatmaz ve aldanmaz ciddî bir adam, o kadının arkasından girdi.

Dedi ki:

“Size bir tılsım, bir ders getirdim. Bunu okursanız, o helvayı yemezseniz, o darağacından kurtulursunuz. Bu tılsım ile, o emsalsiz ikramiye biletinizi alırsınız. İşte bakınız; bu darağacında zaten gözünüzle görüyorsunuz ki bal yiyenler oraya giriyor ve oraya girinceye kadar da o helvanın zehrinden dehşetli karın sancısı çekiyorlar. Ve o büyük ikramiye biletini alanlar, çendan görünmüyorlar ve zâhiren onlar da o darağacına çıkıyorlar, fakat onlar asılmadıklarını, belki oradan kolayca ikramiye dairesine girmek için basamak yaptıklarını milyonlar, milyarlar şahitler var; haber veriyorlar. İşte pencerelerden bakınız; en büyük memurlar ve bu işle alâkadar büyük zatlar, yüksek sesle ilân ediyorlar, haber veriyorlar ki o darağacına gidenleri ayne’l-yakin gözünüzle gördüğünüz gibi bu ikramiye biletini tılsımcılar aldıklarını hiç şek ve şüphe getirmez; görür gibi, gündüz gibi kat’î biliniz” dedi.

İşte bu temsil gibi zehirli bir bal hükmünde olan gayr-i meşrû dairedeki gençliğin sefahetkârâne zevkleri, hazine-i ebediyenin ve saadet-i sermediyenin bileti ve vesikası olan imanı kaybettiği için darağacı hükmünde olan ölüm ve ebedî zulümat kapısı olan kabrin musîbetine aynen zâhiren göründüğü gibi düşer. Ve ecel gizli olduğu için genç, ihtiyar fark etmeyerek, her vakit ecel cellâdı başını kesmek için gelebilir.

Kastamonu L., Mektup No: 103, s. 164

LÛ­GAT­ÇE:

alâküllihâl: İster istemez.

ayne’l-yakîn: Gözle görür derecede inanma; bir şeyi görerek ve seyrederek bilme.

gayr-i meşrû: Meşrû olmayan, dinen yasak olan.

hakikat-i mevt: Ölüm gerçeği.

hazine-i ebediye: Sonsuz hazine.

ilâm: Bildiri, ferman.

saadet-i sermediye: Ebedî saadet, sonsuz mutluluk.

sefahetkârane: Sefahetkâr olana yakışır şekilde, dinen yasak olan zevk ve eğlencelere düşkün olarak.

tılsım: Herkesin bilip çözemediği gizli sır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*