Harikuladelikler, Normalliklerin Gerisindedir

Günlük yaşantımızın seyri içinde normalleşen pek çok şey, aslında şükür gerektiren büyük bir işleyişin sonucu olabiliyor. Mesela, hastalık anormaldir, sağlık normal; kavga anormaldir, sükunet normal; savaş anormaldir, barış ise normaldir. Normaller genel olarak var olan, sıklıkla gözlenen durumlar, anormaller ise nadiren gözlenen durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum normallik duygusunun ünsiyet ve ülfetten kaynaklandığını ortaya koymaktadır.
Alışık olmak, hep görmek, genellikle karşılaşmak gibi durumların beraberinde gözlenen “zaten….”lerle, sözde normal bir hayat yaşarız. Oysa olması gereken halimizin uzağında, ülfet ve ünsiyetten kaynaklanan gafletle, görmemiz gerekenlere yabancılaşmış bir hale gelmişizdir. Neden genellikle sağlıklı olduğumuzu, neden çoğunlukla kavgasız bir ortamda yaşadığımızı, neden daha çok barışın hüküm sürdüğü bir dünyada yaşadığımızı pek de düşünmeyiz. Belki de hastalıklar, kavgalar, savaşlar bunları düşünmemiz içindir.

Mesela, kavgaların olmadığı bir ortamda genellikle yaşıyor olmak pek çok şükredilmesi gereken bir durum olmalıdır. Bunun mümkün olması, dünyadaki milyarlarca insanın büyük çoğunluğunun mental durumu, duygu durumu, düşünce işleyişi gibi psikiyatrik ve zihinsel verilerinin normal işleyişine bağlıdır. Bunu anlayabilmek için herkesin bir an kendi hayatını gözden geçirmesi yeterli olacaktır. Sabah evinizden neşe ile çıkıp, birkaç dakika sonra trafikte sinirli bir hale gelişinizi, bir telefonla yıkılan dünyanızı, bir kelimenin ruhunuzda açtığı derin yaraları hatırlayın! Bu size insan ruhunun, duygu durumunun, düşüncelerinin, ne kadar değişken olduğunu hatırlatacaktır. Aslında sevinç, üzüntü, neşe, sinirlilik gibi hallerin beyinle ilgili mekanizmaları da çok netleşmiş değildir. Dopamin, seretonin, adrenalin, noradrenalin gibi bazı hormon türü maddelerin sinir hücreleriarası iletimi ve ruh halleri arasında kurulmuş net olmayan bazı bağlantılar dışında, hangi mekanizmaların duygu hallerimizi kontrol ettiğini pek de iyi bilmeyiz. Kabaca bilinen bu mekanizmalarla depresyon, mani gibi duygudurum bozukluklarının tedavisine yönelik bazı maddeler geliştirilmiş ve olumsuz kullanım ile sinir gazları ve kahkaha gazları gibi savaş enstrümanları geliştirilmiş ise de mekanizmalar bütün boyutları ile bilinmez.

Bir psikiyatri servisinde gereksiz yere, hiç alakası yokken size küfreden, hatta şiddet uygulayan hastayı normal karşılama eğilimi hakimdir. Oysa aynı şey sokakta, markette çok anormaldir. Peki psikiyatri servisindeki hastayı şiddet uygulamaya zorlayan hal, çevremizdeki insanların çoğunda neden yoktur? Milyarlarca insanın birbirine saldıracak ruh halinden uzak kalmasını sağlayan nedir? Kanun, ahlak kuralları, gelenekler, toplum baskısı gibi zahiri etkileri gözlenen unsurlarla da izah edilemeyecek kadar karışık bir mekanizmadır duygu, düşünce ve ruh hali olarak normallik. Havadaki değişimlerin, çevredeki ortamın, algılarımıza ulaşan pek çok şeyin değiştirebildiği çok hassas bir haldir. İşin garip tarafı, herkesin kendi kontrolünde zannettiği bu hal konusunda kimse detaylı bilgi sahibi değildir. Normalle ve anormaller arasındaki farklar net olarak ayırt edilememiştir. Üstelik kandaki şeker düzeyinin, sodyum düzeyinin bile belirgin şekilde etkilediği bu haller kainatın genel nizamına da tabi iken, hep normal şekilde nasıl yürümektedir. Kimse yediği yiyeceklerdeki şeker ve tuz miktarını hesap etmezken nasıl olup da milyarlarca insanın gergin olmayacağı bir beslenme çarkı hassas ölçülerle dönmektedir. Normal olan, kolay ya da doğal olan mı, yoksa daha zor ve hassas ölçülerle işleyen midir?

Bütün bu soruları artırmak, detaylandırmak ve hayatın her safhasına uyarlamak mümkündür. Günlük koşuşturmalar ve hayatımıza hakim olmuş öncelikler, endişeler, işleyişler içinde gözardı edebildiğimiz incelikler “zaten…”le başlayan cümlelerle normalleştirilmekte ve doğal olarak algılanabilmektedir. Oysa varlığın aslı, gerçeği, özü normallerde ve onların detaylarında gizlidir. Deşmek şeklinde düşünceler normalleri didik didik ederek, gölgeledikleri hakikatleri, perde oldukları gerçekleri açığa çıkarırlar. Gerçeği bulmanın yolu düşünmekten, sağlıklı düşünmenin yolu ise durmaktan geçer. Yani varlığın kendimizi kaptırdığımız genel işleyişi dışına çıkmakla ve kesretin boğuculuğundan kurtulmakla olur.

Bunu sağladıktan sonra kalabalık sokaklara, işlek caddelere çıktığınızda her biri potansiyel bir canavar olan medeni varlıkların içinde gönül rahatlığı ile dolaşabilmenin ne kadar şükür gerektiren bir hal olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Trafikte birbirine küfreden ya da tekme tokat kavga edebilen iki kişinin insan topluluğunda nelerin olabileceğinin bir işaretçisi olduğunu görüp, normal toplum yaşantınıza yüzlerce, binlerce kez şükretme ihtiyacı duyacaksınız. Normalliklerin gerisindeki anormallikleri ya da daha doğru bir ifade ile harikuladelikleri görmekle, hayatın her anının kıymetini daha iyi bileceksiniz. Nefes alıyor olmak, en az piyangodan milyarlar kazanmak kadar size mutluluk verebilecek. Sevinçler, neşeler, mutluluklar için hayatınızda büyük değişiklikler, anormallikler olmasını beklemeyeceksiniz. Normallik duygularınıza hitap edecek tarzda yaşadığınız her an size büyük mutluluk verecek ve üstelik normallerin gerisindeki güzellikleri görmekle mutluluğunuz ebedileşecektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*