Hazineye ulaşmanın formülü!

Her eşyanın belirlenen bir kalite seviyesi, bir üretim standardı var. Planlanan özellikler oluştu mu, bakılır, kontrol edilir. Standarda uymuyorsa, firma, ikaz edilir; belki de, itâp görür üstteki kurumlardan.

Maddeten kusurlara elbet çare bulunur.

Söz konusu insan ise, buna ne yapmalı ki?

Günlük hayat standardı, sanılandan ileri.

Evlerde, hanelerde yok yok. Beyaz eşya, siyah eşya; laciverti, moru var. Mevsimlerde değişecek her ebatta halı var. Olmadı, ne güne duruyor ki, çarşıdaki mağaza?

Uzat kartı, “cırt cırt”, işlem tamam; istediğin, emre hazır bekliyor!

Üç eksik beş fazla, herkesin her şeyi var.

Bunlar, maddî ihtiyaçların bilinen kalemleri. Vasıtalar, olan yerde birden çok; telefonlar, ah o telefonlar! Çocukların ellerinde oyuncak.

Evde kazan kaynıyor, gençler ise “danıs”larda oynuyor.

“Babam sağ olsun!” mantığı bu.

Demek, toplumun standardı genelde, üst seviyede. Fakat gözler doymuyor! Elde bulunmayan şeyler ihtiyaç hanesinde.

Her nimet, her zaman samimi şükür ister.

Evvelce, eskicilik sektördü. Toplanırdı eski libas, bitpazarına giderdi. İlik, sökük dikilerek tezgâhlara inerdi. Çeşit çeşit, rengârenk, arz-ı endam ederdi.

Böyle bir pazardan, bir pantolon giymiştim; onu, ne kadar çok sevmiştim.

Bu iş, bitti.

Bugün, bırakın müstamel elbise almayı, giymeyi; eldekinin eskimeye şansı yok! Fiyatlar ne kadar ucuz da olsa, o eşyaya ne kadar kolay da ulaşılsa, israf etmek önemli bir hıyanet.

Bu fakir, mükellef bir oturma grubunu çöpe atılmış gördü.

Pes, doğrusu!

İhtiyaçtan öteye, keyif öne çıkıyor.

Terazinin dilini, neden denk tutamayız?

Toplumun standardı günbegün yükseliyor, bireyin ahvâli ise, bununla çelişiyor.

Hayat standardı yükseldi, ama yaşayanların standardı, hatta “adam”lık grafiği yerlerde sürünüyor!

Bu illetten kurtulmanın formülü gâyet açık:

İktisat ve kanaat.

Eşine kanaat, işine kanaat, eşyana kanaat; maîşetine kanaat.

Peygamber Efendimiz (asm): “Kanaatı elden bırakmayın. Çünkü kanaat tükenmez bir hazinedir” buyuruyor.

Kanaatın mefhûm-ı muhâlifi ise, israftır.

Bediüzzaman, Risâle-i Nur’da: “Evet, hangi müsrifle (israf edici kişiyle) görüşsen, şekvalar işiteceksin. Ne kadar zengin olsa da, yine dili şekvâ edecektir. En fakir, fakat kanaatkâr bir adamla görüşsen, şükür işiteceksin” diyor.

Varsa, “var”a, binlerce şükretmeli.

“Yok”sa, Rabbimizin çok zengin, çok cömert, çok ikram edici ve ne çok merhamet sahibi olduğunu düşünmeli; dergâhına sabır ile varmalı.

Kapısını şükür ile çalmalı.

Tâ ki, çoğaltsın nimetleri…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*