İhtilâfların rahmet yönü

Kur’ân-ı Kerîm Allah kelâmı olup bir imtihan kitabıdır. Farklı anlamlara gelen kelime ve kelâmları olduğu gibi muhkem ve müteşabih âyetleri vardır. Kalbinde hastalık bulunanlar fitne çıkarmak için müteşabihlere sarılarak yanlış te’vil ederler. İlimde ihtisas sahibi olanlar ise “Gerçek tevilini Allah bilir, biz Allah katındaki manaya inanır, te’vilini doğru şekilde yapmaya çalışırız” derler. (Âl-i İmran: 7) Bu ve benzeri sebeplerle “Allah o Kur’ân ile çoklarını hidayete erdirir, çoklarını da yoldan çıkarır.” (Bakara,:26)

Dinde farklı görüş ve düşünceler âyet ve hadislerin farklı anlaşılmasından kaynaklanmıştır. Dinî ilimlerin fevkalâde gelişmiş bulunduğu ve ilimde hürriyetin en geniş hâliyle hükmettiği Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn döneminde farklı ekoller ve mezhepler teşekkül etti. Hasan-ı Basrî, İmam-ı Azam, İmam Malik, İmam-ı Şafiî, Ahmed ibni Hanbel, Süfyan-ı Servî, Süfyan ibni Uyeyne (ra. ecmaîn) bu dönemde yetişmiş büyük allameler olarak tarihe geçmiştir. Bu dönemde Kur’ân-ı Kerîm etrafında Hadis, Fıkıh, Kelâm, Tefsir, Siyer gibi ilimler teşekkül etmiş ve fikir ekolleri sistemli ve disiplinli hâle gelmeye başlamıştır. Sözü geçen âlimler Arapçayı grameri, sarf ve nahviyle ve bütün incelikleriyle bilen âlimlerdir.

Misâl vermek gerekirse Süfyan ibni Uyeyne dört yaşında hâfız olmuş ve on yaşında büyük âlimlerin meclisinde fetva verir ve fetvaları da âlimler tarafından kabul edilir olmuştu. İmam-ı Azam talebelerine bir meselede bütün hadisleri toplatır, müzakere sonunda bunların hepsini bildiğini ifade eder ve daha önce verdiği kendi hükmünün doğruluğunu tasdik ettirirdi. İmam-ı Şafiî küçük yaşta İmam Malik ibni Enes’in ders halkasına oturmuş, o “Muvatta” kitabından ders vermeye başlayınca “Ben bu kitabı ezbere biliyorum, size okuyabilirim” demiş ve huzurunda iki ciltlik kitabı ravileri ile beraber ezberden okumuştur. Bu derece fıtrî zekâya ve gayrete sahip olan büyük fakihler ayrıca “hamele-i şeriat” olup dinin korunmasında büyük gayretleri olmuştur. Ancak teferruat konularda mutabakata varmayarak ihtilâfa düşmelerinin sebebini Şâtıbî “Muvâfakât” isimli eserinde şöyle sıralar:

1- Kur’ân ve hadislerde geçen bir kısım lâfızların farklı tevillere elverişli olması,

2- Nass’ların bir hükme delâleti ile adem-i delâleti arasında cereyan etmesi,

3- Lâfızların hakikat ve mecazi manalar arasında gidip gelmesi,

4- Nass’ların umumî ve hususî manalar içermesi,

5- Hz. Peygamber’den (asm) gelen rivayetlerdeki ihtilâflar,

6- Müçtehitlerin ahkâm, âyet ve hadislerindeki içtihat ve kıyas cihetleri,

7- Nass’lardaki hükümlerin “mensuh” olması ve olmaması iddiaları,

8- Nass’ın ibahe ve diğer hükümlere ihtimalinin olması.

Bunlar ve benzer sebeplerden dolayı teferruat hükümlerde ihtilâflar yaşanmış ve mezhepler teşekkül etmiştir. Elbette bu da “rahmet” olmuştur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*