İnsan olabilmek

İnsan bahsi Risâle-i Nur’da içimi en çok titreten yerlerden birisi.

Çünkü insan her zaman çok farklı değerlendirilen ve dünyada yaratılmışların her zaman en üstünde tutulan bir varlık. Bunu Üstad işlerken adeta insanın ince bir kılıç üzerinde yürüdüğünden bahseder. Çünkü bir hareketimizle en üst makama çıkarken, bir hareketimizle de en aşağı-–hayvanlardan bile—dereceye düşebiliriz. Bu benim aklıma sırat köprüsünü getirir. Zira yürüyemeyenler cehennem ateşine düşerken, yürüyebilenlere cennet kapısı ardına kadar aralanacak.

Şems-i Tebrizi’nin bu konu ile ilgili şu sözü çok hoşuma gider: “Hayatta her şey olabilirsin; fakat mühim olan hayatın içinde ‘insan’ olabilmektir.” İnsan olarak sûretlendirilmiş olsak bile bunu taşımak aslında önemli olan. Mevlânâ ne güzel demiş: “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.”

Üstad Bediüzzaman her zaman felsefecilerin dünyaya kara bir gözlük ile baktığını söyler. Bu sözlerinin doğruluğunu okudukça daha da onaylıyorum. “İnsan, düşünen bir hayvandır.” ifadesi veya Descartes “Düşünüyorum öyleyse varım.” diyerek bizim ayrıcalığımızın sadece düşünmek olduğunu bilimsel bir açıklama ile yaparken, bu her zaman insanlarda bir tatminsizlik uyandırmış. İlerleyen yüzyıllarda Romantizm akımına bakıldığında bu düşünce “Düşünüyorum ve hissediyorum öyle ise varım.” şeklinde yenilenmiş, fakat insanlar yine tatminsiz olarak yaşıyorlarken, pozitivist ve determinist düşüncelerle iyice ateistleşen insanlar intihar ile hayatlarını sonlandırır hâle gelmiş. Demek ki düşünen bir hayvan olarak da her zaman buhranlar perdesi aralanmadan üzerlerini sarmış. Daha sonra Batı toplumları yavaş yavaş Allah inancı ile kendilerini toparlamaya başlamışlar. Düşünmek ve hissedebilmek de yarım kalan tamlamalar olduğunu fark edebilmişler.

Kendime örnek aldığım kişilere baktığımda, içlerindeki Allah inancı ile düşündükleri zaman gerçekten her türlü acıya ve olumsuzluklara karşı dimdik ayakta durduklarını ve bir şeyler başarabildiklerini ve her zaman “insan” olabildiklerini görüyorum.

“İşte ey insan! Eğer yalnız O’na abd olsan, bütün mahlûkat üstünde bir mevki kazanırsın.” 1 derken Üstadımız, yolumuza ışık tutarak sadece iyi bir kul olmaya çalışmamızı ve eğer iyi bir kul olup, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirebilirsek, doğru yolda olacağımızı anlatır.

Eskiden insanların kemalâttan yoksun kalmalarının bir sebebi de benliklerine toz kondurmamalarıydı. Hâlâ da onların gelecekleri devam etmektedir. Benliğimiz bizleri ele geçirdiği zaman iman dolu kalbimizi bir yerinden parçalar. O parça eğer önüne geçilmez ise fay hatları ile bir gün paramparça olur. Zira günümüzde de birçok örneğini görüyoruz. İnsan, ilk önce yaşadığı ortamda “biz” olabilmeyi öğrenmelidir. Biz olabilir isek güçleniriz. Biz olabilirsek örnek olabiliriz. Biz olabilmek insan olmaktır.

İnsan olabilmenin üç şartı var:
– Allah’a kayıtsız ve şartsız teslim olmak.
– Kılavuzlarımızı iyi seçebilmek.
– Benliğimizi yok ederek başkaları için yaşayabilmek.
“Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
Dileyen Rabbine giden yolu tutar.
Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır.” 2

İnsanın iç dünyası kadar dış dünyası da önemliymiş, bunu yüz nakli olan kişinin ameliyat öncesindeki sözlerini dinleyince anladım. “Çocuklar benden korkmasın istiyorum.” derken masumiyeti içimi çok üzmüştü. O zaman okuduğum bir kitabın şu yazıları aklıma geldi: “Tıpkı dibinde inciler saklayan dipsiz bir deniz gibidir yüzümüz. Ruhumuzun derinliklerinden kopup gelen her sır, yüreğimizin köşelerinden sızıp gelen her duygu hemen yüzümüzün detaylarına taşınır.” 3

Allah hepimize “insan” olabilmeyi, iyi bir kul olabilmeyi ve örnek olabilmeyi nasip eylesin inşaallah…

Dipnotlar:
1- 23. Söz, 2. Mebhas.
2- İnsan Sûresi: 3, 29-31.
3- Senai Demirci-Elde Var İnsan.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*