Kralı ısıran maymun şehit düştü

En zor ve sıkıntılı bir zamanda (1920) Anadolu topraklarını istilâ etmeye hazırlanan Yunanistan’ın başındaki Kral Aleksander, evinde beslediği maymun tarafından ısırıldı ve kan zehirlenmesi teşhisiyle 25 Ekim günü komaya girerek öldü. Bu arada, ölümüne sebebiyet veren Moritz isimli maymun da vurularak öldürüldü.

Bütün bu hadiselerin yer aldığı bir gazete haberini okuyan Bediüzzaman Said Nursî, eline kalemi alır ve gazete kâğıdının boş bir köşesine “Mücahid bir hayvan mersiyesi” başlığıyla şu mısraları yazar:

Ey maymun–i meymûn!

Mü’minleri memnun, kâfirleri mahzun,

Yunan’ı da mecnun eyledin.

Öyle bir tokat vurdun ki,

Siyaset çarkını bozdun.

Lloyd George’u kudurttun,

Venizelos’u geberttin. (*)

Mizan-ı siyasette pek ağır oturdun.

Ki, küfrün ordularını, zulmün leşkerlerini,

Bir hamlede havaya fırlattın.

Başlarındaki maskeleri düşürüp,

Maskara ederek, bütün dünyaya güldürdün.

Cennetle mübeşşer (müjdeli) olan hayvanların isrine (safına) gittin.

Cennette saîdsin; çünkü gazi, hem şehidsin.

(Eski Said Dönemi Eserleri, Rumuz, Yeni Asya Neşriyat, s. 516)

(*) Burada, Venizelos’un şahsı değil de, has adamı Kral Aleksander’in ölmesiyle, onun, yani Venizelos’un “Büyük Yunanistan”ı hedef alan “Megali İdea” plânı suya düştü, öldü, geberdi mânâsı kast edilmiş olabilir. Allahu a’lem… Zira, maymunun ısırdığı Yunan Kralı o tarihte (1920) ölürken, Başbakan Venizelos ise, o tarihten 16 sene sonra, yani 1936’da, üstelik Sevr’in imzalandığı Fransa’da öldü.

Bahtiyar maymun, Anadolu’yu istilâ plânını suya düşürdü

Yunanistan, Birinci Dünya Savaşında, uzun bir süre tarafsız kalmayı tercih etti. Bunun en önemli sebebi, Osmanlı’nın müttefiki olan Almanya ile karşı karşıya gelmekten kaçınmasıydı.

Zira, Yunan Kralı Konstantinos ile Alman İmparatoru Wilhelm arasında yakın dostluk ve akrabalık münasebeti vardı. Kral, imparatorun eniştesiydi.

Öte yandan, seçimle işbaşına gelen Başbakan Venizelos, bütün kuvvetiyle savaş çığırtkanlığı yapıyor, Osmanlı’yı bitirmeyi hedef alan savaşa bir an evvel katılmak istiyordu. Hatta, bu maksada matuf olarak inisiyatif kullandı ve Çanakkale Harbi esnasında bölgeye kuvvet gönderdi. (1915)

Onun bu tavrına sinirlenen Kral Konstantinos, Venizelos’u istifaya zorladı. Ancak, bir yıl sonra yapılan seçimlerde Venizelos tekrar zafer kazandı ve yeniden iktidara geldi. Savaş tutkusu sebebiyle ikinci kez görevden alındı. O da gidip Selanik’te bir muhalif hükümet kurdu ve İtilâf devletleriyle de işbirliği içine girdi.

Nihayet, iç ve dış dünyadaki savaş yanlılarının da Venizelos’a destek vermeleri sayesinde, Kral Konstantinos daha fazla dayanamadı ve 1917’de oğlu Aleksandros lehine tahttan feragat ederek, ailesiyle birlikte gidip Almanya’ya sığındı.

Venizelos, bu tarihten sonra dizginleri tamamen eline aldı ve ülkesini savaşa sürükleme manevralarına başladı. Ona göre, Büyük Yunanistan hayalini gerçekleştirmenin tam zamanıydı. Hiç çekinmeden, İtilâf devletleri liderleriyle aynı kare içinde yer almaya başladı.

Ne var ki, Venizelos, aktif şekilde savaşa girmeye tam fırsat bulamadan, dört yıldır süren bu büyük savaşı artık sona erdirmenin yolları aranmaya başlandı. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla birlikte, Birinci Dünya Savaşı da fiilen sona ermiş oldu.

Savaş bitti, ancak gizli hesaplar devam ediyordu. Üstelik, Mondros Mütarekesinin maddeleri de Osmanlı’nın aleyhineydi. Venizelos da bu fırsatı kaçırmadı ve sözde güvenliği sağlayacak olan İtilâf devletleriyle birlikte hareket etti. İleride İstanbul’u işgal edecek olan ortak donanmaya Yunan kuvvetlerini de iştirak ettirmeyi başardı.

Artık İtilaf devletleriyle ve özellikle de İngiltere ile birlikte hareket eden Yunanistan, hemen her platformda görünmeye, yapılan hemen her antlaşmada söz ve tercih hakkını kullanmaya başladı. İşte, 10 Ağustos 1920’deki Sevr Antlaşması da bunlardan biri ve belki de en önemlisiydi.

Venizelos, Kral Aleksandros’un (Alexandre) da tam desteğini alarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmiş ve bu işgal hareketini Anadolu’nun Ege sâhilindeki başka merkezlere de yaymaya başlamıştı. Sevr Antlaşmasından sonra ise, Batı Anadolu’nun tamamını içine alan çok geniş bir cephe harekâtına girişti ve İngiltere Başbakanı David Lloyd George`un da yardımıyla Türkiye’nin birçok yerleşim merkezini işgal etti.

İşgal ve istilâ hareketi bütün hızıyla devam ederken, sıra nihaî darbeyi vurmaya gelmişti. Yunan Başbakanı Venizelos ile İngiltere Başbakanı Lloyd George, aralarında gizlice bir anlaşma yaptılar. Buna göre, İngiltere 50 kişilik bir Yunan ordusunu en modern ve en tesirli silâhlarla donatarak, Anadolu’nun tümüyle işgal edilmesini sağlayacaktı.

İşte, tam da bu sinsî plânın uygulanmaya başlanacağı esnada, hiç umulmadık ve hiç hesapta olmayan bir hadise cereyan etti. Şöyle ki: Venizelos ile Lloyd George’un can dostu olan Kral Aleksandros, kendi evinde beslemiş olduğu Moritz isimli maymunu tarafından ısırıldı. Kral, kan zehirlenmesi sonucu öldü. Tabiî, “bahtiyar maymun” Moritz de öldürüldü.

Kral’ın ölmesiyle birlikte, Venizelos da desteksiz kaldı ve kısa bir süre sonra iktidardan uzaklaştırıldı. Çok uğraşmasına rağmen, sekiz yıl müddetle bir daha iktidar yüzü göremedi.

Yunan Kralı Aleksandros’un ani ölümü, Venizelos ile birlikte Lloyd George’u da sarstı ve onları tam mânâsıyla sukût-u hayale uğrattı.

Zira, bu hadise tam da Yunanistan`ın İngiltere`den büyük bir askerî kuvvet temin ederek Anadolu’da genel bir taarruz harekâtını başlatmak üzereyken cereyan etti.

Ne var ki, Yunan işgalinin en büyük destekçisi rolündeki İngiltere Başbakanı Lloyd George’un kendisi bile, çok kahırlandığı bu şok gelişmeyi “Tarihin akışını değiştiren bir hadise” olarak değerlendirecekti.

Evet, hakikaten bu hadiseden sonra tarihin seyri büyük çapta değişti. Yunanistan’daki siyasî dengeler alt üst olurken, Anadolu’yu istilâ planları da suya düştü.

Bütün bu gelişmelere, zahirî olarak bir maymun sebebiyet verdi.

İşin bir de mânevî boyutu vardır ki, bunu da işgale karşı bütün kuvvetiyle mücadele eden Bediüzzaman Said Nursî’nin gece boyu sabahlara kadar devam eden duâlarından anlamak mümkün.

O günlerde, Üstad Bediüzzaman’ın yanında bulunan Molla Süleyman ismindeki talebesi ve hizmetkârı şunları anlatıyor:

“Yunan Başbakanı Venizelos, İngiliz Başbakanı Lloyd George`dan 50 bin kişilik silâh alıyor. Bu silâhlarla Anadolu`ya taarruz edecekleri sırada, bir Cuma gecesi Bediüzzaman, namazdan sonra duâya başladı. O gece sabaha kadar uyumadı. Devamlı duâ etti: `Ya Rabb! Senin askerin daha çoktur. Bu mel`unlara fırsat verme!`

“Sabahleyin, ben Divanyolu`ndan gazetesini ve çorbasını almaya çıktım. Gazeteler Yunan Kralı I. Aleksandros`u maymun ısırdığını, maymunun ise öldürüldüğünü yazıyordu. Gazeteyi görünce, Bediüzzaman çok sevindi ve gülerek, `Bir kalem getir de Süleyman, bu hayvanın arkasından bir mersiye yazalım` dedi.” (N. Şahiner, B.T.Bediüzzaman Said Nursî, s. 235.)

O an, hemen gazetenin kenarına yazılan bu manidar mersiye, bilâhare Rumuz isimli broşüre de dercedilerek neşredildi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*