Evliyâdan bazılarının, makamlarının kâbiliyetine göre kendileri ölmüş olsa bile, kıyâmete kadar Müslümanların muhtelif halleri ile, İslâmiyet’in inkişâfı ile, Kur’ân ve Îmân hizmetiyle yer yer ilgilendikleri, bir kısmının bizzat tasarruflarını sürdürdükleri yolunda mûteber haberler var.
Artık peygamberler devri kapandığına göre, son dînin selâmeti ve buna dayalı olarak beşerin huzuru ve saadeti söz konusu olunca, bir kısım mâneviyât büyüklerinin öldükten sonra da tasarruflarını sürdürmeleri, Allah’ın bu ümmete bir şefkatinden ve rahmetinden başka bir şey değildir.
Hazret-i Ali ve Abdulkadir Geylânî’nin bu asırda yapılan îmân hizmetleriyle olan yakın alâkası hakkında Hazret-i Üstad İhlâs Risâlesinde şöyle der: “Bilirsiniz ki, Hazret-i Ali (ra) o mu’cizevârî kerâmetiyle ve Hazret-i Gavs-ı Azam (ks) o hârika kerâmet-i gaybiyesiyle, sizlere bu sırr-ı ihlâsa binâen iltifat ediyorlar. Ve himâyetkârâne tesellî verip hizmetinizi mânen alkışlıyorlar. Evet, hiç şüphe etmeyiniz ki, bu teveccühleri ihlâsa binâen gelir. Eğer bilerek bu ihlâsı kırsanız, onların tokadını yersiniz. Onuncu Lem’adaki şefkat tokatlarını tahattur ediniz. Böyle mânevî kahramanları arkanızda zahîr, başınızda üstad bulmak isterseniz, ‘Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, onları kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ihtiraslarından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir.’ 1 sırrıyla, ihlâs-ı tâmmı kazanınız. Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize-–şerefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde—tercih ediniz. Hattâ, en latîf ve güzel bir hakîkat-i îmâniyeyi muhtaç bir mü’mine bildirmek ki, en mâsûmâne, zararsız bir menfaattir; mümkünse, nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için, istemeyen bir arkadaş ile yaptırması hoşunuza gitsin. Eğer, ‘Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim.’ arzûnuz varsa, çendan onda bir günah ve zarar yoktur, fakat mâbeyninizdeki sırr-ı ihlâsa zarar gelebilir.” 2
Üstad Hazretleri Sünûhat’ta, İslâm’ın geçireceği badireler ve geleceği hakkında toplanan selef-i salihinin ve her asrın temsilcilerinin içinde bulunduğu bir meclisle “felâket ve helâket asrının adamı” sıfatıyla manevî bir görüşme yapar. Bu görüşmede Müslümanların mağlûbiyetlerinin sebepleri ve galibiyetlerinin ön şartları kritize edilir, görüşülür, tartışılır. “Felâket ve helâket asrının adamı” olarak Bedîüzzaman Hazretleri, asrına ait mânevî buhran ve problemler ve çözüm yolları hakkında tabir caizse manevî bir seminer verir. 3
Bu manevî seminer notlarından anlıyoruz ki, bu asırda İslâm’a ait her hareket, her adım, her aydınlık, her ışık, her muvaffakiyet, her başarı, her ders, her gayret, her himmet, her nefes; “selef-i salihin âlimleri” tarafından dikkatle izleniyor, ilgi ile takip ediliyor. Kur’ân hizmeti için “bir adım” da olsa gayret gösteren herkesin sırtı himmet duâsı ile sıvazlanıyor.
Bize; Üstad Hazretlerinin ifadesiyle, “ihlâs-ı tâmme” içinde hareket etmek kalıyor. Yani her adımımızda, her dersimizde, her işimizde, her hizmetimizde, her himmetimizde, her gayretimizde, her nefesimizde “tam ihlâs”ı kazanmak ve bunu kalıcı kılmak zorundayız. Bu hizmetin ihlâsla yürütülmesinin önemindendir ki, Üstad Saîd Nursî Hazretleri, ihlâsa büyük ehemmiyet verir, İhlâs ve Uhuvvet meseleleri için üç müstakil risâle telif eder, İhlâs Risâlesi’nin en az on beş günde bir okunmasını, gerekleri ile titizlikle amel edilmesini ve bunun aslâ ihmal edilmemesini ister. Yoksa asırlar ötesinden gıpta ile ilgi gösterilen, duâ ile nazar edilen ve himmet ile bakılan bir hizmet olma liyâkatini kazanabilir miydi?
Şimdi ihlâs zamanıdır. Biz, yapmamız gereken hizmeti ihlâs ile yapar, atmamız gereken adımı ihlâs ile atar, göstermemiz gereken çabayı ve gayreti ihlâs ile gösterir, bulunmamız gereken derslerde—Allah’ın izniyle—ihlâs ile bulunmaya muvaffak olursak; Allah dostlarının, evliyânın, mâneviyat büyüklerinin, her asrın mebuslarının ve selef-i sâlihîn âlimlerinin tasarruflarını da, duâlarını da, himmetlerini de, hoş nazarlarını da, teşvik sıvazlamalarını da, sevgilerini de, şefkatlerini de; inşâallah üzerimize celp edebiliriz.
Allah hizmet ehlinin yardımcısı olsun. Âmîn.
Dipnotlar:
1- Haşir Sûresi, 59/9.
2- Lem’alar, s. 166.
3- Sünûhât, s. 41.
Benzer konuda makaleler:
- Hazret-i Ali’nin (ra) asrımıza tebessümü
- Derin bir basiret: İhlâs
- Manevî alkışlara liyâkat kazanmak için
- Risale-i Nur’un membaı Kur’ân, onun miftahı da İmam-ı Ali’dir (ra)
- Bediüzzaman ve talebesi Zübeyir Gündüzalp yâd edildi
- Bayram Yüksel ve Ali Uçar’ı rahmetle anıyoruz
- Manevî himaye
- Risale-i Nur’da Hazret-i Osman (ra) meşrebi
- Vefatının 26 sene-i devriyesi münasebetiyle.. Hasan Âtıf Ege (Aydınlı Hasan)
- Bediüzzaman’ın şahsiyet-i maneviyesine dair bazı değerlendirmeler
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun