Mevlit izinle mi okunur?

Aslında soruyu şöyle sorayım: Bir camide “resmî imam”ın izni olmadan “dinî bir faaliyet” yapılabilir mi?

Geçen sene Ramazanda, bir akşam namazı vakti, Ankara Kocatepe Camiinde idim. “Namazı kılalım sonra iftar edelim” diyen kırk-elli kişi vardı.
Ezan okundu, bitti. İmam ortalıkta görünmedi. İnsanlar birbirine bakmaya başladı.

İçimizden birileri kalkıp şahsen namaza durmaya hazırlanırken, bir cesur yürek kalktı ve “İmamlık yapacak kimse yok mu?” dedi. Cemaat kısa bir an içimizden bir imamın çıkmasını bekledi. Bir imam adayı çıktı. Sessiz biat ile cemaatin tasvibini aldı. İmamete geçti, namaza başladı.
Bendenizin gözü, bu sırada, bir süre, resmî imamı, müezzini ya da diğer bir görevliyi aradı. Ama gelen olmadı. Ya namaza başlandığını arkadan gördü ve yanımıza gelmedi ya da hakikaten o sırada namaz kılamayacak kadar acil ve önemli bir işi vardı ve gelemedi.
Böylece, “koskoca Kocatepe” camiinde resmî görevli olmadan bir Ramazan namazı eda ettik. (Benzerini yıllar önce Bursa’da Orhan Gazi Camii'nde de yaşamıştım). Olsun, inşallah kabul olmuştur.
Camiler mevzuatını bilmiyorum. Böyle bir “resmî mevzuat” olur mu ya da olmalı mı, doğrusu onu da bilemiyorum.
Ama şunu merak ediyorum:
Bir cemaat mensubu bir caminin imamına gidip “Benim çok sevdiğim filancanın ruhu için şu gün mevlit okumanızı ve cemaati de duâya dâvet etmenizi rica ediyorum” dediğinde, acaba, imam efendinin vereceği “hayhay” cevabı dışındaki cevaplar ve taliplinin bunlara tepkisi neler olabilir?
(Aslında bu soru, cenaze namazı ve gıyabî cenaze namazı gibi bazı dinî merasimler için de geçerli olur, neyse.)
Lütfen hangi cevapla muhatap olursanız ne yapacağınızı düşününüz.
Muhtemel cevaplar:
-O kişi için bu camide—ben durdukça asla—mevlit okutulamaz, okumam, okutmam.
-O kişi için “ben” mevlit okumam, ama siz bulun hocanızı kendiniz okuyun, okutun, karışmam.
-O kişi “Bu caminin cemaati” değildi, sen de değilsin, neden burada mevlit okutmak istiyorsun, cemaatim bana bunun hesabını sorar, bu sebeple talebini kabul edemem.
-O kişi için mevlide bu cami dar gelir, şu büyük caminin imamına selâmımı söyleyin, ben de geleyim, orada okuyalım.
-Dediğiniz gün camide başka bir mevlit programı var, çakışma iyi olmaz, onun yerine şu gün yapalım.
-O kişiyi seven çoktur, gelen çok olur, kalabalıkta provokasyon riski olur, devlete haber vermek lâzım, önce haber verin, bana da resmî yazı getirin.
-O kişiyi ben severim de benim amirlerim var, onlar pek sevmeyebilir, gidin onlardan da izin alın, bana resmî yazı getirin.
Bu cevapları aldığınızda ne yaparsınız?
Meselâ, bu cevaplardan hiçbirini önemli saymadınız. Kendi çevrenize davetinizi kendiniz ulaştırdınız. Bir öğle namazında dostlarınız o camiye geldi, sonrasında sizin hocanız başladı mevlidi okumaya.
Mevlit bitti, bahçede gülsuyu ve lokum dağıttırdınız, gelenler kucaklaştı, sohbet etti ve sonra dağıldılar.
Bu durumu savcı duydu, size soruşturma açabilir mi? Hayır. Zira Türk Ceza Kanununda camilerle ilgili tek suç, 153. maddedeki ibadethanelere zarar vermek veya buraları kirletmek suçudur.
Aksini düşünelim; imam polis çağırdı, hocanızı, dâvetlilerinizi ve sizi zorla dışarı attılar. Bu kere siz savcıya gittiniz.
Suç var mı? Evet.
Türk Ceza Kanununun 115. maddesi “Dinî ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi” suçtur diyor. Kim yaparsa yapsın.
Gördüğünüz gibi konu net, hiç de çetrefilli bir durum yok. Yani mevlit okuyanın ya da okutanın devletin iznini alması gerekmez.
Ama onu dinlemeye gidecek olanların acaba devletten izin alması gerekir mi? Bunu da gelecek yazıya bırakalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*