Meziyetin varsa hafa türâbında kalsın

Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirâne iftihar etmektir.”1 İhlâs Risâlesi’nin üçüncü düsturu bu paragraftaki hakikatlerle başlar. Çok mühim düsturları ihtiva eder.

Kardeşlerimizin meziyetlerini şahıslarımızda tasavvur edebiliriz. Kardeşlerimizi hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede kendimizden daha meziyetli görebiliriz. Hatta onların meziyetlerini kendi şahsımızın meziyeti olarak kabul edip, o meziyetlerle iftihar da edebiliriz. Risâle-i Nur hizmetlerinin ruh-u mânevîsini meşveret ve şûrâya dayanan şahs-ı mânevî temsil eder. Onun için şahs-ı mânevî, Risâle-i Nur hizmetinin düstur-u esasiyesidir. Bu sırdan dolayıdır ki bu hizmette şirket-i mânevîye esastır. Her Nur Talebesi kevser-i Kur’âniye havuzuna dahil olur ve hizmetlerinin semeresi mânevî havuzda birikir. Hizmet-i imâniyede müzahemet ve münâkaşa olmadığından gıpta ve haset de olmaz. Bediüzzaman da “Umûr-u diniye ve uhreviyede rekabet, gıpta, haset ve kıskançlık olmamalı. Ve hakikat nokta-i nazarında olamaz.”2 der. Öyleyse kardeşlerimizin meziyetleriyle iftihar edebilir ve onların meziyetlerini şahıslarımızda tasavvur ederiz. Böylece hem şahs-ı mânevî kuvvet bulur, hem de umûr-u diniye ve uhreviyede rekabet, gıpta, haset ve kıskançlık mikrobu oynamamış olur. Bu hakîkat ise sırr-ı ihlâsı yakalamaya vesile olur.

İnsan meziyetli olabilir, ancak o meziyetini ihsas ve izhâr etmeye teşebbüs etmemelidir. Bediüzzaman Hazretleri de “İnsan herkesi kendisinden üstün bilmelidir.”3 der. Eğer insan kendini sâlih bilse, o alâmet-i gururdur, salâhatin ademine delildir. Öyleyse insan kendini kusurlu bilmeli ve nasihâte muhtaç görmelidir. Zaten kulluğun gereği de kusurunu bilmek, acz ve zaafla dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmektir. “İnsan gayr-ı mütenahi acz ve fakriyle beraber Cenâb-ı Hakk’a imanı ile kudret ve gınâ ve izzetine mazhar olmuştur. İşte bu mazhariyetten dolayı, insan, hayvaniyetten terakki edip halife-i zemîn olmuştur.”4 Öyleyse insan kendi meziyetinin ihfasına çalışmalı ve “meziyetin varsa hafa türâbında kalsın; tâ neşvünema bulsun”5 hakikati tezahür etmelidir. Ey insan! “Ücreti az, ilmime rağbet yok diye mahzun olma; çünkü, mükâfat-ı dünyeviye ihtiyaca bakar, kıymet-i zatiyeye bakmaz. Meziyet-i zatiye ise mükâfat-ı uhreviyeye nazırdır. Öyle ise, zatî olan meziyetini mükâfat-ı uhreviyeye sakla, birkaç kuruşluk dünya metaına satma.”6

Veli olan şeyhin, müddeî olan müteşeyyih ile farkları nedir?

Cevap: Eğer hedef-i maksadı, İslâmın ziya-yı kalb ve nur-u fikriyle ittihad; ve mesleği muhabbet; ve şiârı terk-i iltizâm-ı nefis (nefse boyun eğmeyi terk etmek); ve meşrebi mahviyet (tevazu, alçak gönüllülük); ve tarikati hamiyet-i İslâmiye (İslâmiyeti müdafaa ve savunma gayreti) olsa; kabildir ki, bir mürşid ve hakikî şeyh olsun. Lâkin, eğer mesleği, tenkîs-i gayr (kendisinden başka herkesi kusurlu görme) ile meziyetini izhar (meziyetini gösterme) ve husûmet-i gayr (kendi dışındakilere düşmanlık besleme) ile muhabbetini telkin ve inşikak-ı âsâyı (ihtilâf, ikilik ve birliğin bozulmasını) istilzam eden (gerekli gören) hiss-i taraftarlık ve meyelân-ı gıybeti (gıybet meylini) intaç eden (netice veren) kendine muhabbeti başkasına olan husûmete mütevakkıf gösterilse; o bir müteşeyyih-i müteevviğdır (dünyada bir makam elde etmek için şeyhlik taslayan din rehberi gibi davranandır), bir zi’b-i mütegannimdir (koyun postuna bürünen bir kurttur). Din ile dünyanın saydına (avlanmasına) gider. Ya bir lezzet-i menhuse (uğursuz, kötülenmiş lezzet) veya tehevvüs-ü süflî (pis, alçak heves) bir içtihad-ı hatâ (yanlış hüküm) onu aldatmış; o da kendisini iyi zannedip büyük meşâyihe (şeyhlere) ve zevât-ı mübarekeye (mübarek kişilere) sû-i zan yolunu açmıştır.7

Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 395.,
2- Lem’alar, s. 384.,
3- Mesnevî-i Nuriye, s. 106.,
4- Mesnevî-i Nuriye (Terc: Abdülmecid) > Hababın Zeyli >Mesnevî-i Nuriye, s. 184.,
5- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 284.,
6- Mesnevî-i Nuriye, s. 142.,
7- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 284.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*