Nurun destanı

alt

Âlemde bir sevinç, âlemde bir neşe, âlemde bir heyecan var. Dünya manevî bir buhran geçirirken, Nurlar yeni bir neşe, yeni bir umut, yeni bir İlâhî hediye oldu.

Sen ki ey Nur! Zifiri karanlıkları yararak güneş gibi doğdun. Bu üzerinde karabulutlar dolaşan asrı, gül asrına çevirdin. İçimize sinsice yerleşen şeytanî hisleri öldürdün. Ruh ve cesedimizi ele geçiren bütün hücrelerimize kadar hükmeden nefis ve ene putunu kırdın, parçaladın. Bizler mağlûp olmuş, yere düşmüş nefsimizden darbeler yemekteyken, sen imanımıza ve insaniyetimize kuvvet verdin.

Sen ki ey Nur! Bizleri çepeçevre kuşatarak esaret altına alan bütün zulüm zincirlerini semavî kuvvetinle kırdın. Senin gelmenle zemin yüzünü kirleten bütün menfîlikler yokluğa mahkûm oldu. Öyle bir Üstadla bize gönderildin ki, o Üstad muazzam bir halet içinde senin kelimelerini söyledi. Senin kelimelerin o büyük Üstadın dilinden dökülürken, kâinatın her tarafından alkışlar, tebrikler yükseliyor, şaşaalı kutlamalar yapılıyordu.

İnsaniyet aradığı her şeyi senin sözlerinde buldu. O sözler ki altın harflerle kâinatın cephesine yazılmaya lâyıktır. Zemin yüzü böyle bir üstadı ve eseri, üzerinde misafir etmekten duyduğu sevinci bulutlarından yağmur, toprağından çeşit çeşit meyveler vererek kutladı.
Nuru bize ulaştıran büyük Üstad! Senin vasıta olduğun bu Nurlar ne büyük hakikat hazinesidir. Sen ki bu hakikatlerle Kur’ân lehinde büyük bir inkılâp yaptın.

Sen ki ey Nur! Girdiğin her evi cennetin bir şubesi yaptın. Senin hakikatlerin okundukça evlerin pencerelerinden sokaklara rayihalar yayıldı. Senin destanın kalplere yazıldı. Kalb-i millet oldun.

Şu günlerde ağlayan âlem-i İslâm ve bünyesine derin yaralar açılan insanlık, senin sağlam prensiplerinin verdiği ümitle tekrar kuvvet kazanmakta, hak ve hakikat, hayır ve hüsün tekrar galebe edecektir ümidiyle yaşamaktadır. ”İstibdadın sirayet ederek yayıldığı ve her bünyeyi hastalandırdığı artık bizce de aşikârdır, büyük bir yönelişle Nura koşma zamanı gelmiştir” demektedirler.

“Ey Nur! Senin talebelerin de dimdik durmaktadır. Bizler bu vazifede istihdam ediliyoruz. Dairemizin haricinde başka vazifelere bakamayız. Her şeyimiz sana feda olsun Ey Nur! Madem sen bizi kurtardın, Rabbimize ulaştıran yolu bizlere açtın, biz de senin yolundan dönmeyeceğiz ve döndüremeyecekler. Bizler her şeye Risâle-i Nur’un gözüyle bakıyoruz. Onun için ki hiçbir noktada boğulmadan, ümitsizliğe kapılmadan, dosdoğru yürüyoruz” demektedirler.

Ne mutlu sana ey Nur! Ne mutlu sana ey büyük Üstad! Bugün duâmız sana lâyık olma yolunda büyük bir azme ve gayrete ulaşma niyetiyledir.

“Senden vazgeçmek ne büyük hasarettir. Senin olmak ve sana bağlanmak ne büyük saadettir.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*