Osman Yüksel Serdengeçti

Image
Gazeteci-yazar Serdengeçti, 1917 yılında Antalya’nın Akseki ilçesinde dünyaya gelmiş, 10 Kasım 1983’te İstanbul’da vefat etmiştir. Asıl adı Osman Zeki Yüksel’dir. Serdengeçti dergisinde bu imzayla çıkan yazılarından dolayı bu soyadı ile tanınmıştır. Aralarında Ahmet Hamdi Akseki, eski müftülerden Hacı Salih Efendi’nin de bulunduğu âlimler yetiştirmiş bir aileye mensuptur.

İlkokulu Akseki’de, ortaokulu yatılı öğrenci olarak Antalya’da okudu. Ankara’da Atatürk Lisesi’ni bitirdikten sonra girdiği Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde 2. Sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944’te meydana gelen olaylara karıştığı için öğrenimi yarıda kaldı. Nihal Atsız ve Alpaslan Türkeş’le birlikte bir süre tutuklu kaldı. Serbest bırakılınca fakülteye başvurarak öğrenimine devam etmek istediyse de kendisine izin verilmedi. Bu olay üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanına yazdığı hakaret içerikli sayılabilecek dilekçeden dolayı mahkûm edildi. Hapisten çıkınca ünlü Serdengeçti dergisini çıkarmaya başladı. Pek çok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazıları nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı ve sık sık tutuklanıp serbest bırakıldı. Başlığının altında ‘Allah, Vatan, Millet Yolunda’ cümlesi sürekli yer alan dergideki yazılarında sık sık kullandığı ‘Açın kapıları Osman geliyor’ sözü, yeni tutuklanmalara hazır olduğunu bildiriyordu. Kendisine Serdengeçti unvanını kazandıran dergi, sık sık kapanması ve Osman Yüksel’in yazılarından dolayı çok sayıda mahkûmiyet kararı alması nedeniyle 1947-1962 yılları arasında 33 sayı çıkabilmişti. Osman Yüksel, 1952 yılında da “Bağrı Yanık” isimli bir de mizah dergisi çıkarmıştır.

Osman Yüksel tek parti yönetiminin İslâmiyet ve Müslümanlar üzerindeki baskısını protesto eden aydınların önde gelenlerindendi. Neşrettiği yazılarında kalemini bir kılıç gibi kullanmış, yanlış gördüğü uygulamaları eleştirmekten hiç çekinmemiştir.

1965 yılında politikaya atıldı ve Adalet Partisi’nin Antalya milletvekilliğini 4 yıl boyunca sürdürdü. Batılılaşmayı boykot eden tavırlarından dolayı ‘kravatsız milletvekili’ olarak mecliste ün kazandı. Partisinin politikasına ve parti yöneticilerine yönelttiği ağır eleştiriler yüzünden partiden ihraç edildi. Hayatının geri kalan kısmında mücadelesine yazdığı yazılarla ve kitaplarla devam etti. Son olarak Yeni İstanbul gazetesinde ‘Selam’ başlığı altında günlük fıkralar yayınladı.

Osman Yüksel’in Serdengeçti dergisinin 6. sayısında (Mart/1952) yayınladığı ‘Said Nur ve Talebeleri’ başlıklı yazısı Üstad Hazretlerini ve Nurculuk hareketini anlatan en güzel yazılardan biri olması hasebiyle Tarihçe-i Hayat’ta iktibas edilmiştir. Serdengeçti şöyle tarif ediyordu Said Nursi’yi ve talebelerini: “Bahtiyar bir ihtiyar var. Etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. Yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı… Fakat bu ayrılıkta gayrılık yok! Hepsi bir şeye inanmış: Allah’a, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, Onun ulu Peygamberine, Onun büyük kitabına. Kur’ân henüz yeni nazil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini adeta Asr-ı Saadet’te hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur… Hepsi huzur içindeler. Temiz, ulvi, sonsuz bir şeye bağlanmak; her yerde hazır, nazır olana, Âlemlerin Yaratıcısına bağlanmak; o yolda yürümek, o yolun kara sevdalısı olmak… Evet, ne büyük saadet!”

Serdengeçti’nin ‘Said Nur ve Talebeleri’ isimli yazıyı yazmadan evvel gördüğü bir rüyanın uzun süre etkisinde kaldığını hatıralarından anlayabiliyoruz. O rüyayı kendi ağzından dinleyelim: “Geniş yeşil bir meydan. Meydanda binlerce, on binlerce insan. Bu insanlar hem genişliğine, hem derinliğine meydana yayılmışlar. Omuz omuza göklere kadar yükselmişler. O onun omuzuna basmış, o onun omzuna… Böylece bu muazzam insan yığınından adetâ koskoca bir dağ meydana gelmiş… Bu insanların en yükseğinde de Said Nursî Hazretleri… Sanki minarenin alemi gibi… Sanki kâinata Allah’ın varlığını, birliğini işaret eder gibi bir heybetle duruyor. Ben karşıdayım. Beni gördü. Gülümseyerek iki eliyle selâm verdi. Selâmını aldım. Başı göklere değiyordu. Saçları rüzgârlara karışmıştı. Bütün insanlar ayaklarının altında idi… Omuz omuza vererek onun dünyadaki mesnetleri hâline gelmişlerdi. Rüyada heyecanlanmışım, uyanıverdim.”

Daha sonradan bu rüyayı bazı Nur Talebelerine anlatır ve rüyada gördüğü bu heybetli şahsiyeti gerçek dünyada da görmek ister. İlk ziyaretini Fatih Reşadiye Otelinde gerçekleştirir. Üstad Hazretleri ikindiden sonra kimseyi kabul etmemesine rağmen Osman Yüksel’i içeri alır ve yazdığı yazıdan dolayı birçok iltifatta bulunur. Gördüğü rüyayı anlatan Serdengeçti’ye Bediüzzaman Hazretleri “‘O bütün insanların üzerinde gördüğün ben değilim. O Nurdur, Nur Risâleleridir. Ben bu davanın aciz bir hizmetkârıyım.” diyerek mütevazı bir karşılık verir.

1952 yılında, Malatya’da Ahmet Emin Yalman’a yapılan suikasttan sonra Osman Yüksel de tevkif edilmiş ve tahliyeden sonra Isparta’ya uğrayıp Üstad’ı ikinci kez ziyaret etme şerefine ermiştir. Bu görüşmeden aklında kalan intibalarını şöyle anlatıyor: “Isparta’da dinî ve millî neşriyatı satan bir kitapçı dükkânı vardı. Oraya giderek Üstadı sordum. Bu esnada aniden Ziver (Zübeyir Gündüzalp) zuhur etti. Rahmetli ne kahraman insandı, ne iman vardı Rabbim onda, ateş gibi bir delikanlıydı. Üstadı ziyaret etmek istediğimi söyledim. ‘Üstad hasta ama sizi kabul eder’ dedi. Ayrı ayrı yollardan Üstadın kaldığı eve gittik. Devamlı polis kontrolündeydi. Mahalle arasında ahşap bir eve girdik. Kendilerine Said Bilgiç ve Dr. Tahsin Tola’dan selâm ve hürmetler götürmüştüm. Malatya hâdisesinden sonra tevkif edilişimi Üstada şikâyet ettim. ‘Eskiden, Halk Partisi devrinde olduğu gibi, bunlar, Demokratlar da bizi hapsediyorlar efendim’ dedim. Cevap olarak, ‘Elbette hapse gireceksin, yoksa hizmetten vaz mı geçti, İslâm davasından döndü mü?’ diye Müslümanlar senden şüphelenirler’ diye buyurdu. Halk Partisiyle, Demokrat’ın mukayesesini yaptı. Halk partisinin kol kestiğini, Demokrat’ın ise parmak kestiğini, ehven-i şer olduğunu ifade etti. Halk Partisine karşı, Demokrat’ı desteklemek lâzım geldiğini söyledi. Bu arada lâtife ederek, ‘Serdengeçti, beni siyasete karıştırıyor, bende siyaset yok’ dedi, ama bu arada da mevzu ile alâkalı ne söylemek lâzım geliyorsa onu söyledi.”

Said Nursi’nin vefatını Ankara’da iken haber alan Osman Yüksel, bu acıklı hadiseden sonra bir yazı yazmış, fakat bu yazısını hiçbir yerde neşredememiştir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*