Said Nursi, Şeyh Said’i vazgeçirmeye çalıştı

Bazı konular vardır ki, sıklıkla gündeme getirilir, yahut kasıtlı şekilde ortalığa servis edilmeye çalışılır.

İşte, o konulardan biri de 20. asırda yaşamış olan Şeyh Said ile Said Nursî’nin şahsiyeti, fikriyatı ve bilhassa İslâma hizmet noktasındaki farklı metotları, yahut içtihadlarıdır.

*

Şeyh Said’e izafe edilen “kıyam” hadisesi, 11-13 Şubat 1925’te patlak verdi. İdam ile neticelenen Şeyh Said’in şehadeti ise aynı yılın 29 Haziran’ında vuku buldu.

Çok acip ve garip bir nokta da şudur ki: Said Nursî ile bağlantılı tarihlerin hemen hiç birinde Şeyh Said gündeme gelmez/getirilmez iken, tersi durum söz konusu olduğunda ise, Said Nursî’nin ismi bir şekilde devreye sokulmaya çalışılıyor.

Bu kasdî sokuşturmadan daha vahim olan husus ise, Bediüzzaman Said Nursî’nin, hiç hak etmediği, hatta hizmet prensiplerine bütünüyle zıtlık teşkil eden bir mânâ ve muhteva çerçevesinde nazara verilmeye çalışılmasıdır.

Bu girizgâhtan sonra, şimdi asıl konuyla ilgili net bir soru ve cevabına geçelim.

*

Soru şu:

Tarihçe–i Hayat isimli eserin “Barla Hayatı” bölümünün hemen başındaki ilk paragrafta Üstad Bediüzzaman’a mektup yazdığı zikredilen “bir zât”ın kimdir?

İzahlı cevap:

Önce ilgili paragrafı birlikte okuyalım: “Van’da, mezkûr mağarada yaşamakta iken, Şark’ta ihtilâl ve isyan hareketleri oluyor. ‘Sizin nüfuzunuz kuvvetlidir’ diyerek, yardım isteyen bir zâtın mektubuna, ‘Türk milleti asırlardan beri İslâmiyet’e hizmet etmiş ve çok velîler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılınç çekilmez; siz de çekmeyiniz, teşebbüsünüzden vazgeçin. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir’ diye cevap gönderiyor.” (Age: 135)

Burada, Üstad Bediüzzaman’ın cevap gönderdiği mektup sahibi zatın Şeyh Said olduğunda şek ve şüphe yoktur. Tahlil edildiğinde, Tarihçe–i Hayat’taki konuyla alâkalı bütün bilgiler aynı gerçeğe işaret ettiği gibi, daha başka kaynaklar da aynı noktaya bâriz şekilde parmak basıyor.

Meselâ, 1947 senesinde (hem Osmanlıca, hem Latince) teksir edilen Asa–yı Musa isimli eserde yer alan İnebolu’lu Nur Talebesi Selahaddin Çelebi’nin “Üstadımızın tercüme–i haline kısacık bir nazar” başlıklı makalesi bu kaynaklardan sadece biridir. Zira, burada açıkça isim zikrediliyor.

Söz konusu kaynakta “İnebolu havalisindeki umum Nur Şâkirdleri nâmına, Selahaddin’in, Üstadımızın Tarihçe–i Hayat’ından çıkardığı bir kısacık hülâsanın bir parçasıdır” denilerek, devamında aynen şu ifadelere yer veriliyor: “Şark isyanında Şeyh Said ve askerleri, Üstadımız Bediüzzaman’ı Şark’taki büyük nüfuzundan istifade için mücadeleye iştirake dâvet ettikleri zaman, cevaben demiş: ‘Yaptığınız mücadele, kardaşı kardaşa öldürtmektir ve neticesizdir. Çünkü, Türk milleti bin senedir İslâmiyete bayraktarlık etmiş, dinî uğrunda binlerle şehid vermiş ve binlerle velî yetiştirmiştir. Binâenaleyh, kahraman ve fedakâr İslâm müdafilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılıç çekilmez ve ben de çekmem’ diyerek, hem red cevabı vermiş, hem de mücadelesinden vazgeçmesini söylemiştir.” (Adı geçen teksir nüsha, s. 275)

Yukarıda sayfa numarası verdiğimiz her iki kaynakta geçen ifadeler de bilmânâ aynıdır. Yani, mana itibariyle aralarında hiçbir farklılık, hiçbir zıddiyet yoktur.

Tıpkı, Üstad Bediüzzaman’ın 1913′teki Şeyh Selim’in başını çektiği “neticesiz Bitlis vakası”yla ilgili olarak sarf ettiği sözlerinin de aynı mânâda olması gibi.

Ârif olana, şimdilik bu kadar tarif kâfi gelmeli.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*