Bu hali şöyle bir duruma benzetebiliriz: Bir stadyumda gösteri yapan öğrencileri hayal edelim. Bu öğrenciler sahanın ortasında bir şekil oluşturuyor olsunlar. Ancak sahanın değişik yerlerinden, farklı köşelerinden sıra ile ikişer, üçerli gruplar halinde öğrencilerin sahaya girdiklerini, farklı hızla ilerlediklerini, ortadaki şekli teşkil eden talebelerin arasına katıldıklarını ve bazı talebelerin de aynı şekilde birer, ikişer, üçer sıra halinde konvoylar oluşturup sahanın değişik köşelerinden, farklı kapılarından çıktıklarını düşünelim. Buna rağmen sahadaki şekil sabit kalsın, belirli sayıda talebelerin uzun süreli bir eğitim sonrası törenlerde oluşturdukları şekil gibi düzgün hatta daha muntazam olsun. Ayrı ayrı zamanlarda gelen sıraların giriş çıkışları sahanın ortasında hiç hissedilmesin, görülmesin.
İşte bu durum, öğrencilerin hücreleri ve çizdikleri şeklin insanı temsil ettiği basit bir örnektir. Bu misaldekinden çok daha karmaşık girişler, çıkışlar, değişimler ve başkalaşımlar yaşayan, bütün halindeki hareketlerine rağmen değişmeyen, kararlı bir beden hep vardır. O bedenin en küçük detayları ve simadaki en küçük ayrıntıları o kadar hassasiyetle korunur ki, o hızlı değişimler içinde yüzdeki ince bir nokta, küçük bir ben hayatın her döneminde saklanır.
Her insanın kemik iliğinde hem bütün kan hücrelerine dönüşebilecek hem de yalnızca belli bir kan hücresi türüne dönüşebilecek kök hücreler vardır. Bunlar zincirleme bir dizi işlem basamaklarından geçtikten sonra, vücudun ihtiyacı olan kan hücrelerinin oluşumunda hizmet görürler. Her hücrenin ortalama bir ömrü vardır. Meselâ, alyuvarlar 120 gün yaşarlar. Her hücre sürekli bir yenilenme, başkalaşma, ayrışma, değişme, farklılaşma hali sergiler. Tayin edilmiş ömrü içinde ilgili vazifeleri görür ve bedeni terkeder. Hücrelerin bu ayrı ayrı gelip-gidişleri sırasında bedenin bütünlüğünde en ufak bir farklılık olmaz.
Vücudun ihtiyaçları ile kemik iliğindeki üretim arasında muhteşem bir uyum, akıl almaz bir denge vardır. Bu dengenin bozulmasının bütün vücudu nasıl etkilediği lösemi hastalarında gözlenmektedir.
Hayat her haliyle bir dengeler, akışların oluşturduğu durgunluklar, değişimlerin oluşturduğu sabitlikler meşheridir. Bütün bu işlerin çevrilmesinin kâinatın dengesi içinde çözümü sayısız bilinmeyenli, sayısız değişkenli, sonsuzuncu dereceden bir denklemin çözümü gibidir.
Bir taraftan ufak tefek sürprizler dışında günlük hayatın kararlılığına, diğer taraftan bu işleyişlerin sürekli değişen, başkalaşan, ayrışan unsurlarla kuruluşuna baktığımızda bu denklemin tek çözümü var; o da Kadir-i Mutlak. Her şeye gücü yeten, her işi ayrı ayrı kontrol eden ve bütünü de bilen bir kudret ancak şu alemi bu kararlıkla idare edebilir.
Her şeyi kendi bütünlüğü içinde farklı unsurlurdan mürekkep hâle getirecek ve her ayrı bütünü başka bir bütünün parçası yapacak ve bütün bunlarla birlikte kâinatın dengesini en ufak bir sarsıntı olmaksızın ayakta tutacak ancak ve ancak Kadir-i Küll-i Şey, Hâkim-i Mutlak, herşeyi kudretiyle ve rahmetiyle kuşatan Zat-ı Zülcelâl olabilir.
Benzer konuda makaleler:
- İnsan kalbine bir hikmet yuvası ve evi olarak bakmak
- Şiddetli Zuhur, Gölgelenmekle Görülür
- Güzel Düşünen Güzel Görür
- Bayram ve güzellik algımız
- Rahmet muslukları
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Kalbe dair bazı bilinenler ve bilinmeyenler