Aradan yıllar geçip de yanlış olduğu daha da iyi anlaşılan 27 Mayıs 1960 darbesini savunanların hâlâ var olduğunu görmek gerçekten tam ibretlik. Darbeyi yapanlar bile yaptıklarından dolayı ‘pişman olduklarını’ söyledikleri günümüzde, ‘kraldan daha fazla kralcı’ bir anlayışla demokrasinin katledildiği, cinayetlerin işlendiği darbeyi ve darbeleri savunanlar çıkıyor.
Gerçi insanoğlu ‘çiğ süt içtiği ve hayvan eti yediği’ için böyle yanlışlar yapabilir. Fakat aradan yıllar geçtikten sonra bile aynı yanlışta inad ve ısrar etmeyi anlamak mümkün değil. Darbenin yapıldığı ilk yıllarda darbeye taraftar olmayı —yapılan propaganda ve salınan korsu sebebiyle— izah etmek belki mümkün olabilir, ama bugünden geriye bakarak 50 yıl önceki zulümleri, işkence ve hakaretleri savunmak nasıl izah edilebilir ki?
Darbeciler sevinebilir; çünkü kendileri yaptıkları darbeyi savunamasa da ‘gönüllü darbe savunucuları’ hâlâ var. Gönüllü darbe savunucularının medyada olması da ayrı bir çelişki…
Bir misal verelim: ‘Büyük gazete’nin başyazarı güya 27 Mayıs 1960 öncesinde yaşanan ‘kötü’lükleri sayarak 27 Mayıs’a yeniden ‘fetva’ vermiş. Bunu yaparken de sözümona kendi tesbitlerini değil, bir ‘uzman’ın makalesinden aktarmış. Başyazar, yazısını şöyle sonlandırmış: “Tüm yollar tıkanınca 27 Mayıs oldu ve bir tek insan bile karşı çıkmadı. ‘Çıktı’ diyen konuşsun da boyunu hep birlikte görelim.” (Oktay Ekşi, Hürriyet, 30 Mayıs 2010)
Öncelikle şunu ifade edelim ki her ‘insan’ gibi DP yöneticilerinin de hataları olabilir ve olmuştur. Ama bu onları darbe ile devirmeyi ve sonunda keyfî mahkemelerde yargılayıp haksız yere idam etmeyi haklı gösteremez. Demokrasiden bahsediliyorsa, halkın reyleri ile gelenlerin yine halkın reyleriyle gitmesine razı olunacak. Milletin tercihlerini dikkate almayan, onların ‘rey’lerini ‘sıfır’ ile çarpan anlayışla bir yere varmak mümkün değil.
Başyazar Ekşi, “27 Mayıs darbesine tek bir kişinin bile karşı çıkmadığını” iddia ediyor ki, bu iddiaya itiraz etmesi gerekenler öncelikle o günleri yaşayan demokratlardır. Ama bildiğimiz bir şey var: Millete sorulduğunda millet bu darbeyi daha ilk günden reddettiğini ortaya koymuş ve darbecilerin yerine yine Demokratların devamı olanları iktidara taşımış. Bundan daha büyük ‘darbe reddi’ olabilir mi? Ekşi, ‘darbeye bir kişi bile karşı çıkmadı’ derken doğru söylüyor aslında. Çünkü ‘bir’ kişi değil, ‘milyonlarca kişi’ karşı çıktı!
Şunu da görüyoruz ki Ekşi gibi düşünenler de yalnız değil. Hâlâ çeşitli bahaneler üretip gerek 27 Mayıs 1960’daki darbeye ve gerekse devamındaki ‘yavru darbe’lere sahip çıkan yazarlar, gazeteciler ve ‘aydın’lar var.
Bütün darbeseverlere ilân ediyoruz ki; bu millet darbecileri ve darbe sevenleri de hayırla yad etmedi ve bundan sonra da etmeyecek. Milletin tercihlerinin nazarınızda bir kıymeti varsa siz de bu yanlıştan vazgeçin. Kendinizi milletten üstün görmeyin ve onlara tepeden bakmayın.
Unutulmasın ki hayat sadece dünyadan ibaret değil. Önümüzde hepimizin hesap vereceği bir ‘büyük mahkeme’ var. Burada savunduklarımızı oradaki ‘büyük mahkeme’de de savunabilecek miyiz?
Darbeleri savunmak, hele hele 2010 yılında hiç kimseye yakışmıyor.
Benzer konuda makaleler:
- 12 Eylül’ün bir günahı daha
- 15 Temmuz irtifa kaybediyor
- Darbe şakşakçıları da yargılanmalı…
- Darbeciler korunmasın ve korumasın!
- Darbeye bakış ve darbeyi hissediş
- Resmî ideoloji güç kaybetti
- Darbenin yarım yüzyılı
- 12 Eylül’de bütün sorumlular yargılansın
- Darbeler,referandumlar ve Yeni Asya
- “Beyaz ihtilâl”in şahitleri
İlk yorum yapan olun