Su akar yolunu bulur

Suyu tersine akıtmak mümkün değildir.

Sular kaynağından çıkar ve ovalara, göllere, denizlere doğru akarlar. Siz onların yollarına engel koyarsınız belki bir müddet zapt edebilirsiniz, ama o yine de bendi aşar kendi mecrasını bulur.

Nurculuk da öyledir. İlla Risale-i Nur külliyatında yazılan hizmet düsturları istikametinde akar. Eninde sonunda kendi mecrasında gönüllerde yer tutar. Okuyanların nazarlarını dağıtan bazı arızalar olsa da uzun sürmez. Dikkatli okuyucularını irşat eder ve şuur aşılar. Onları istidat ve kabiliyetlerine göre terbiye eder.

Risale-i Nur hizmeti bir şahs-ı manevîdir. Şahıslar meziyetlerine göre, o manevî şahsın azaları hükmendedirler. Bu durum Lem’alarda; “İşte, ey Risale-i Nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz” şeklinde ifade edilmiştir.

Meseleye bu açıdan baktığımızda, herkes kendine bir yer bulur ve şahs-ı manevînin bir azası olur. Uyumlu bir fabrika gibi iman hizmeti üretilir. Ama bunun devamı için, fabrikanın her parçasının sadece kendi yerinde durup kendi vazifesini yapması gerekir. Bir çarkı fabrikanın her yerinde döndüremezsiniz. Her çark kendi ekseninde başka çarklara müdahale etmeden dönmelidir. Bir çark bozulursa, yenisi onun yerine devreye sokulur. Çark için fabrika olmazsa olmazdır, ama fabrika için çark şart-ı âdidir.

O halde nefsimiz fırsat bulup şımarmamalıdır. Biz her zaman, bizi Risale-i Nur hizmetinde istihdam eden Cenab-ı Hakk’a şükrederiz. Nefsimizi ya da herhangi bir şahsı öne çıkarıp perde etmeyiz. Ancak her ferd sadece ayine olabilir. Yoksa Cenab-ı Hak perdeleri kaldırır. Çünkü Üstadımız; “Said yoktur. Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakikattir, hakikat-i imaniyedir” diyerek meselenin özüne dikkat çekmiştir.

Bizler her fırsatta ehl-i imanla uhuvvet düsturları mucibince muhabbeti esas alırız. Hiç kimsenin ya da grubun eksiği ile meşgul olmayız ve olamayız. Çünkü tenkit kapısı açılır ve şevki kırar, muhabbete engel olur. Bizler sadece kendi noksanlığımıza bakar ve ikmal ederiz. Başkaları için ise dua ederiz. İttihad-ı İslam en büyük muhabbettir ve buna engel olmak ise talihsizliktir.

Cenab-ı Hakk’ın gücü her şeye yeter. O istediğini istediğine yaptırır. Bize düşen O’nun muradına razı olmaktır. Risale-i Nur’u dikkatli bir şekilde devamlı okuyup hareketlerimizi kontrol etmektir. Anlamakta güçlük çektiğimiz meseleleri üç beş kişi beraber okuyarak mütalaa etmeliyiz. Asla haddimizi aşmamalı ve başkaları taklit etmemeliyiz. Kendi kabiliyet ve istidatlarımıza kanaat şükr-ü örfîdir.

Allah(cc), uhuvvet ve muhabbet-i umumiyeyi lütfedip bizleri rızası dairesinde hizmet-i imaniye ve Kur’ân’iyede ihlasla istihdam etsin. Âmin.

Sabahattin Boyacı

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*