Tenkidin anatomisi

İnsanın kendisine yapıldığı zaman hoşlanmadığı, kendisi yaparken de menhus bir lezzetle ve büyük bir iştahla sürdürdüğü bir davranış biçimidir tenkid. Aslında bir bakıma gıybete de benzer, yaparken verdiği meşum ve çirkin hissiyat açısından.

Çocukların bile hoşlanmadığı tenkid, herkes tarafından kolayca yapılarak “kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına da yapma!” prensibinin de çok açık bir ihlâlidir.

Arap dili ve edebiyatında eleştiri karşılığında daha çok nakd, bazan da intikad ve tenakkud kelimeleri kullanılır. Tenkidin Batı dillerindeki karşılığı da “kritik etmek”tir. Herhangi bir düşünceyi, kişiyi, olayı müsbet ve menfi yönleri ile değerlendirmektir. “Kritik etme” fiilinde tek taraflı, sadece olumsuz yönlerin ortaya konması söz konusu değildir.

“Tenkidin sâiki, ya nefretin teşeffisidir (rahatlaması), veya şefkatin tatminidir.” 1 Bu ifadelerde görüleceği gibi Bediüzzaman tenkidi “kritik etme” gibi çift taraflı bir değerlendirme olarak görüyor. “Şefkatin tatmini” olan tenkidde muhataba acıma, merhamet etme, iyiliğini isteme, daha iyiye sevk duyguları ön plana çıkarken, “nefretin teşeffisi”nde ise ancak tenkid ederek nefret ve adavet duygularının rahatlatılması sağlanıyor.

Ama toplumun genel tenkid anlayışında ise sadece menfi olan hususları seslendirmek, bunu yaparken de karşı tarafı tahrip etmek amaçlanıyor. Bu hususta en çok siyasette gözlemleniyor.

Bediüzzaman talebelerine “Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardaşlarınızdan hariç dairelerde çok var” 2 ikazını yaparken ebedî saadeti kazandıracak kıymetli bir hazineyi taşıyan, ya da Sefine-i Rabbaniye’de ümmet-i Muhammedi (asm) sahil-i selâmete çıkarmakla görevli insanların birbirlerini tenkitle atalete uğratmamalarını, bilâkis birbirlerinin muavini olmalarını da talep etmiştir.

“Nefretin teşeffisi” biçiminde olan tenkidin “cerbeze ve gurura istinad etmesi” “en müthiş maraz ve musîbetimiz” olarak tarif ediliyor. Gururun tenkidde istihdamı ise hakikati tahrip edip, parçalar” denilerek hakikata ulaşmak isteyenlerin bu ikinci tenkide hiç yanaşmamaları ihtar ediliyor.

“Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikati rendeçler” 3 ifadelerinden ise hakikatın pürüzsüz, muhataplar tarafından kolayca kabul edilebilir bir forma getirilmesi anlaşılıyor. Tenkidin hiç yapılmaması, ama yapılması gerekiyorsa da tenkid saikinin hak ve hakikat aşkı olması gerektiği vurgulanıyor.

Aşağıdaki ifadelerde bunu görüyoruz:

“Sâik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i Salihînin tenkitleri gibi” 4.

Tenkidin en tehlikelisi ise dinî ve imanî konularında yapılan kısmıdır.

“Zira iman hem tasdik, hem iz’an, hem iltizam, hem teslim, hem mânevî timsaldir. Şu tenkit, imtisali, iltizamı, iz’anı kırar. Tasdikte de bitaraf kalır.” 5 Bu ifadeler günümüzde uluorta yapılan kimi akademik tartışmaların milyonlarca ehl-i tahkik olmayan insanların inançlarına ve değer yargılarına ağır darbelerin inmesine ve izan ve iltizamın örselenerek mesleksizlik ve ilgisizliğin doğmasına sebep olmaktadır. “Kur’ân Müslümanlığı” konusunda yapılan tenkidler gibi…

Böyle bir problemin doğmaması için “cumhur-u ulemanın kabulüne vabeste olmayan” hususlar kamuoyu önünde tartışılmamalıdır.

Tenkidin diğer bir şekli ise “Kazâ ve kadere itirazı işmam eder bir tarzda ah, of edip şekvâ etmek, bir nev’î kaderi tenkittir, rahîmiyetini ithamdır. Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar” 6 ifadeleri ile insanın haddini aşması ile ortaya çıkan, zararını kendisinin gördüğü bir fiildir.

Özetle tenkid bumerang gibidir. Çoğu zaman hissiyattan azade olamayan bu fiil bir müddet sonra sahibini de vurur. Tenkid eden tenkid edilir.

“Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler.” 7 sözleri rehberimiz olmalıdır.

Birilerini tenkid etmeye niyetlendiğimizde bir de bunları düşünelim.

Dipnotlar:

1- ESDE s. 581.
2- Barla Lâhikası s. 88.
3- ESDE s. 631.
4- ESDE s. 581.
5- ESDE s. 631.
6- Lem’alar s. 28.
7- Lem’alar s. 392.

Mehmet PEKEL

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*