Yasakta topu taca atmak

Anayasa değişikliği teklifinin ilk görüşmeleri tamamlandı. 301-308 aralığında kabul edilen maddelerin ikinci tur görüşmeleri yarın başlayacak. İkinci tur oylamanın, konuşmalar olmayacağı için daha kısa sürmesi bekleniyor. Eğer madde üzerinde önerge verilmişse, sadece önergeyi veren konuşabiliyor. Muhalefetin değişik yöntemlerle engellenmesi de göz önüne alındığında dört-beş günde biteceği tahmin ediliyor.

İkinci turda firelerden endişe eden AKP işi sıkı tutuyor. Adam adama markaj yapılıyor. Çünkü ikinci turda 330’un altında kalacak maddeler paketten düşmüş oluyor.

Bu kısa bilgiden sonra, asıl yazmak istediğimiz konu yıllardır binlerce mağduriyet oluşturan bir yasak hakkında olacak. Kanunsuz şekilde uygulanan başörtüsü yasağı unutturulmaya çalışılsa da sıkıntı meydana getirmeye devam ediyor. Birçok kamu kuruluşunda ve üniversitelerde başörtülüler bazı formüller bulsa da, içlerinin kan ağladığını düşünmemek imkânsız… Başını açmak istemeyen, inandığı için başını örten kişiler ise ya işyerinden, ya da okulundan cezalar almaya devam ediyor.

Bu büyük sorun görmezden gelinemez. Kimse gözlerini kapatıp, “Artık gına geldi bunları yazmayın” diyemez. “Artık hiç kimsenin böyle bir sorunu yok” diyenlerin sözlerinin hiç inandırıcı tarafı yok. Çünkü, Türkiye genelinde her gün onlarca olay yaşanıyor.

Hafta içinde yasak konusunda önemli sayılabilecek bir olay gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan hakkında, “kamu alanı sayılan yerlerde türban takarak, Anayasa’ya, Türk Ceza Kanunu’na, İnkılap kanunlarına, Anayasa Mahkemesi kararları ile AİHM kararlarına aykırı hareket ettikleri” iddiasıyla yürütülen soruşturmada, “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi.

Konuyu özetleyelim. Uzun yıllardır Almanya’da yaşayan ve 1999 yılından bu yana Avrupa Türkiye Cumhuriyeti Kadınları Derneği’nin başkanlığını yapan Sultan Atıcı, suç duyurusunda “Türk kadınını temsil görevine sahip kişiler olan Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan’ın, kamu alanı sayılan yurt dışı görüşmelere ve yurt içinde anayasa ve yasalar ile belirtilen resmî günlere, dinsel kıyafet olan ve siyasî simge niteliği bulunan türban ile katılarak suç işledikleri” iddiasında bulunmuştu.

Mahkeme bu konuda karar verirken, “Bir fiilin suç oluşturabilmesi için Türk Ceza Kanunu’nda ya da özel ceza kanunlarında suç olarak tanımlanması ve müeyyidesinin bulunması gerektiği” gerekçesini öne sürerken, aslında başörtüsünü yasaklayan bir kanunun olmadığını da söylemiş oldu. Bu başörtüsü yasağı konusunda güzel bir gelişme…

Fakat, sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşleri konusunda böyle bir karar alınması, bu yasağın bittiği anlamına gelmiyor. Çünkü kamusal alanda yasak alabildiğine sürüyor. Bugün yine Türkiye’nin dört bir yanında 5-6 senedir aralıksız devam eden başörtüsüne özgürlük eylemleri yapılacak. Her hafta sonu yapılan bu eylemleri ya kimse görmüyor, ya da görmezlikten geliyor.

Kurulduktan sonra seçime girerken, bu meseleyi çözmelerinin “namus borcu olduğunu” söyleyenler, şimdilerde ise farklı konuşuyorlar ve çözüm için bir fikir üretmekten öte, adeta başlarından savmaya çalışıyorlar.

Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde, yapılan anketlerde başörtüsü yasağının Türkiye’de yüzde 1.5’lik kesimin sorunu olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Mehmet Ali Şahin, “Bizim de önceliğimiz türban değil, işsizliktir” demişti. O dönem gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Şahin, “Türbanla ilgili, başörtüsüyle ilgili sorunları, sorun sayıyor musunuz? Sorun sayanların sayısı yüzde 1.5’tir. Halk hangi konuların öncelikle çözülmesini istiyorsa, biz hükümet olarak bu sorunlara odaklandık. Bizim gündemimizde halkın sadece yüzde 1.5’inin gündeminde olan bir konu öncelikli olarak yoktur. Olması siyaseten de yanlıştır. Bizim önceliğimiz türban değil, işsizliktir” demişti.

Anayasa değişikliği tartışmalarının yaşandığı Meclis’te görüşmeler sırasında da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu konuda topu taca atarcasına MHP’li Mümin İnan’ın pakette konuyla ilgili düzenleme olmamasını eleştirmesine cevap verirken, “Refah ve Fazilet Partileri bu sebeple kapatıldı. Dolayısıyla başörtüsü meselesini CHP çözmek istiyorsa çözebilir, elini tutan yok, MHP çözmek istiyorsa, sadece soruyla değil, yüksek sesle bunu ifade eder; teklif hazırlayın ben de destekleyeyim” diye cevap vermesi ibretlikti.

Prof. Dr. Ergun Özbudun’un dediği gibi, “kamusal alanda başörtüsü takmayı yasaklayan kanun hükmü yok. Kamusal alan tarifi zaten hiçbir yerde yok.” O halde, bu yasak niye devam ediyor? Yasak yoksa, bu uygulamayı sürdürenler suç işlemiyorlar mı?

Ortada yıllardır büyük mağduriyetler oluşturan ve hâlâ da oluşturmaya devam eden bir yasak var. Bu yasağı çözme konumunda olanlar da topu taca atmak yerine, meselenin çözüm yollarını bulmalıdırlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*