Zihindeki zehir

Murat Hüdavendigâr, Hacı Bayram Veli’nin müritlerinden vergi almaz. Bunun üzerine çoğaldıkça çoğalır Veli’nin müritleri. Hasis ve kindar birilerinin nazarından uzak olmaz bu durum; hased içinde kıvranır, Sultan Murat’a yanıltıcı ve yanlış yönlendirmelerde bulunurlar.

 Hacı’nın sizin makamınızda gözü var, sizin yerinize oturmak istiyor, bozgunculuk yapmak niyetinde gibilerinden padişahın kulağına fısıldarlar. İnandırırlar da 1. Murat’ı. Ne yapalım? Ortadan kaldıralım. Nasıl? Yemeğine zehir katalım.

Plan yürürlüğe konur, bir ziyafet verilir. Yemek kabı eline verildiğinde Hacı Bayram Veli besmele çeker ve der; “Biz bu yemeği yeriz ama olan falan paşaya olur” der. O paşa zehirli yemek yemiş gibi başlar kıvranmaya ve bir müddet sonra ölür.

Hased insanların kazdığı kuyuya kendilerinin düştüğü kadar, besmelenin azim tesiri de görülür bu hakikat kıssasında. Besmele hakikatine inanarak başlandığında, zehir bile panzehire dönüşeceği anlaşılır bu derste.

“Bismillah her hayrın başıdır”la başlayan Birinci Söz, aslında Risâlelerin ilk ve son sözüdür.

Risâle-i Nur Külliyatının müellifi Bediüzzaman, Ankara’ya geldiğinde kilitli olan Hacı Bayram Veli’nin türbesini açtırır ve içeri girdiğinde yine dışarıdan kapattırarak bir müddet içeride kalır; belki birkaç saat bilemiyorum. Onlar için zaman, mekân mefhumu olmadığı için içeride nasıl bir görüşme yaptıklarını bilemiyoruz, görüşmelerini düşünmek edebe aykırı.

Said Nursî kaç defa zehirlendi? Yanlış hatırlamıyorsam yirmi üç. “Bismillah her hayrın başıdır” kuru bir söz değil, yaşanmış bir hakikat olduğunu hayatıyla gösterdiğinden zehirler hep tesirsiz kaldı.

Zihni ve kalbi iman hakikatleriyle tertemiz olana zehir bile panzehir olur; musibetler gülistana döner, hastalıklar şifa kaynağına dönüşür. Dertler derman, kederler kemale götüren kement olur.

Zihnimizi, latifelerimizi, kalbimizi zehirleyen gayr-ı imânî düşünce ve tavırlardan uzaklaştıracak Risâle, Kur’ân, kâinat okumalarına bismillah deyip başlamamız; bizi hased edenlerin şerrinden kurtaracağı gibi imani gücümüzü arttırarak zehirleri panzehirlere dönüştürecektir.

İki hayatını zehir etmek istemeyen böylesi bir iman âb-ı hayatını sürekli içmeli değil mi?

Zihnimde zehir hakikati geziyor; Allah dostunun kanı düşmana zehir olurmuş; akrep soktuğunda akrep zehirlenerek ölürmüş.

Bediüzzaman bazı mülhitleri yılan şeklinde görürmüş; o dehşetli yılanların ona bir zarar verememiş olması bizlere büyük bir ders olsa gerek.

Paşa’nın Hacı Bayram Veli’ye tavrı ve uğradığı akıbet; Bediüzzaman’ın Veli’nin kabrini ziyareti, kendinin defalarca zehirlendiği halde ölmemesi, en dehşetli şahsın ona zarar verememesi, en zehirli fitnelerden korunması… Bizi zehirli fitnelerden kurtaran Kur’ân tefsiri Nur Risâlelerinin “Bismillah her hayrın başıdır” diyerek başlaması…

Ne yapsak, “Bismillah” deyip hayatımızda yeni bir imanî başlangıç mı yapsak; buna o kadar ihtiyaç hisseden biri olarak duâ niyetine bu satırları yazıyorum. Duâlarımızın kabulü için Bediüzzaman’ı, Risâle-i Nur’u ve Hacı Bayram Veli’yi şefaatçi kılıyorum.

Bu zehirli dünyada başka nasıl yaşanır ki?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*