Ayasofya’yı müze yapan M. Kemal değil, öyle mi?!

Bediüzzaman’la M. Kemal’in dünya görüşleri arasındaki farklılığın müşahhas şekilde kendisini gösterdiği sembollerden birinin Ayasofya Camii olması son derece manidar.

Birinci Meclisteki meşhur namaz tartışmasından sonra başbaşa yaptıkları görüşmede Said Nursî’nin muhatabına verdiği mesajları Ayasofya örneği üzerinden iletmesi de.

(Bu örnek Mektubat’ta okunabilir: s. 488)

1948-49’da talebeleriyle birlikte tutuklu yargılandığı ve heyetin yıllarca devam eden inatçı direnişinden sonra beraat kararı verdiği Afyon mahkemesinde iddianameye karşı sunduğu itiraznamedeki şu cümle de ona ait:

“Ayasofya’yı puthane ve Meşihat’ı (Şeyhülislamlığı) kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî, kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen taraftar değiliz ve şahsımız itibarıyla amel etmiyoruz.” (Şuâlar, s. 424)

Başka örnekler de var, ama bu yazıdaki meramımızı ifade etmek için bunlar yeterli.

Bu örnekleri aktarmamızın sebebi, iktidarlarının 18. yılında Ayasofya’ya gündeme getirenlerin, bu konuda da M. Kemal’i ibra etmeye çalışan bir yaklaşım sergiliyor olmaları.

Fetih sembolünü müzeye çeviren ve Resmî Gazete’de yayınlanmadan yürürlüğe konulan korsan kararnamedeki imzasının “sahte” olduğu iddiası bunun örneklerinden biri.

Bir başkası, şeflik döneminin İçişleri Bakanlarından biri olarak Bediüzzaman ve talebeleriyle çok uğraşan Şükrü Kaya’nın, Ayasofya’nın ibadet bölümünü Bizans müzesi yapma fikrine M. Kemal’in çok kızdığını söylediği iddiası. Çok kızdıysa niye engel olmamış?!

Herşeye “hâkim” olduğu 1934’te onun adına sahte imzayla böylesine kritik ve hassas bir tasarruf yapılacak, öyle mi?! Olacak şey mi?!

Şu bilgi çok daha doğru görünüyor:

Dönemin Millî Eğitim Bakanı Zeynel Abidin Özmen Ayasofya ile ilgili korsan kararnamenin çıktığı 24 Kasım 1934’ten üç ay önce 25 Ağustos’ta Başbakanlığa gönderdiği yazıda, “Aldığım büyük şifahi emir üzerine Ayasofya Camiinin müze haline kavuşması için icap eden tahkikata başlanması hakkında verilen emrin bir suretini bağlı olarak derin hürmetlerimle beraber sunduğumu ve Evkaf Umum Müdürlüğüne icap eden emrin verilmesini arz ederim”  demiş. (Milliyet, 11.6.20)

“Büyük şifahî emir” kimden gelebilir?!!

“M. Kemal yapmadı” diyenler! Soru size…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*